27 Eylül 2013 Cuma

neyi kaybettim


Ah bir zamanlar
ne çoktu her şey.
her şeyin içi
kendinden çoktu.
taşıyordu avuçlarımdan hayat
yanaklarımdan arılar havalanıyordu
gürbüz bulutlar
topuklarımdan öpüyordu.
hep o çocuksu yumuşaklık,
neye bansan elini
sıcak ve içine işleyen...
her şey ama her şey benim!
bu gökler,
bu hani...
Ah nasıl anlatsam!
şiire de sığmayan günler var işte!
gözlerim,
her biri bir dünya kadar kocaman
içinde her şey gözlerimin.
akvaryum kadar küçülen dünyanın
çocuk tanrısıyım,
bir çocuk,
her şeyin yegane sahibi...

bir gün
gözyaşımdan daha kızıl
kanımdan daha berrak bir şey
ansızın akıp gitti iç merdivenlerimden.
eteklerinde ölgün arzu...

balonu söndü dünyanın
ve gözbebeğimde kayboldu her şey...
küçüldü, ufaldı, içine çekildi hayat.
şimdi her şeyin olduğu bir şey
bir atom...
söz ile kalbim arasında
kaybolup gitti
içimde.

anlayamadım,
neyi kaybettiğimi...

d..f..

resim: picasso - güvercinli çocuk
(ve yaş 19...)

3 Eylül 2013 Salı

öldürüşüne aşık olduğun..


kaybetmediğin, senin değildir.

insanın kendini bildiği, tanıdığı düşüncesi, her zaman bir yanılgıdır. bizim toprakların bir sözü vardır; "bir insanla bir çuval tuz yemedikçe, onu tanıyamazsın" derler... bir insanı tanıyabilmek için bir ömür pay biçerler yani. aynı durum, insanın kendisi için de geçerlidir oysa. şartlar ve olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler, sorunlar karşısında takındığımız tutum kendimizi tanımak adına birer fırsattır. ama tüm bunların içinde, insan en çok kaybettiğinde yüzleşir kendiyle. kaybetmek, çok genel bir vakadır ve her kaybedişi içerir. en ağır şartlarda nasıl durduğumuz, bizim gerçek yüzümüzdür sanırım. iyi şartlarda kim bilebilir, kim olduğumuzu, biz bile bilemezken...

her kaybedişte bir kez yüzleşiriz kendimizle. her bulduğumuzda bir kez kaybederiz kendimizi. gün gelir, kaybetmekle kazanmak arasındaki uçurum kapanır. sanırım o gün dalımızdan düşme vakti de gelmiş olacaktır. 
***

geldiğinde sen, kapılar içine kapanır.
renkler kederli bakar
ihtiyarlığa gülümserim
parlar gözümde bir yol telaşı
bir göçebelik ağrısı yastık altında...
senin bendeki yerin
on bir ay beklenen dişi kuşlar...
bir gün öl desen bana
gam yemem, ölürüm gözlerinin önünde.

sahi, bir eylül daha geldi. burnumun direği sızlıyor.
herkesin içinde benzer duygular var, biliyorum. bir ağaca sarılıp, dökülen yaprakları teskin etmek...

yürümek, yürümek, yürümek... yürüyemeyeceğin günleri düşünerek.

eylül ne zalim aydır, öldürürken aşık olursun ona.

d..f..