21 Mart 2012 Çarşamba

...

ayakları toprağı çatlatan
kurak kimseler
-onlardan kopmadır bir yanım-
aynı yöne doğru yürüdüler,
ateş topluyordu avuçları
yer yanacak kadar kopmuştu sudan.
koşarken döküldü tabanlarından
birikmiş çatlaklar.
eğildim, avuçladım toprağı
kısaldı hayat çizgim,
ve kesişmelerim yandı.
***

umut ve su
yeşerme masalıdır.
göğe bırakılan cemre
okşayarak uyandırdığında yeryüzünü,
hayat alnımızda berraklaşır.
koynumuza sokulan tomurcuklar,
kuş gövdesinin büyüttüğü yaşam,
uykuya doyan rüyaların özlemidir.
***

toprağa çekildiğinde can,
dağlara yığıldığında su,
ve perdelendiğinde güneş,
küçük kıyamet dolar içimize.

işte zaman
bulutlanıyor bir yerde
ve sen akıyorsun o ince çizgiden.
çünkü denizler, nehirlerin yerçekimidir.
yanılgılar, güzelliğin
ve çirkinliğin yittiği yerde
yekpare bir denize dönüşür.

...devam edec..

d..f..

16 Mart 2012 Cuma

...


bu kalp içimde ama
elimde değil.

***

fatma'ya tamamlanacağım.

d..f..

adam hurst - thereshold

14 Mart 2012 Çarşamba

bir şiir bir milat

Geldim
Suskun ve kederli
Bıraktım kendimi toprağına
Kalbim bekle diyordu
Bir tapınak bu geç olmadan.
Ama geciktim
Gölgesi kalmış duvarların
Kendileri gitmiş uzaklara
...
...

Ah sevgili ten
Neden bekliyorsun burada
Alıp kokunu git
Git
O acı rüzgârın ardından.

b.matur / rüzgarı acıtan doğu

9 Mart 2012 Cuma

ninemin şiiri


son aylardaki yoğun çalışma temposu yapmak istediğim pek çok şeyi ertelememe sebep oldu. bazen yazmak istediğim şeyleri erteledim ve sonra unuttum. gitmek istediğim sergileri, filmleri, konserleri kaçırdım vs... ama en kötüsü de yeterince okuma yapamamamdı. bu ertelemelerin ve kayıpların telafisi olur mu bilmem ama özellikle okumanın benim için ne kadar hayati bir eylem olduğunu anladım. çünkü okumak yazının anasıdır. beslendiğinden hamile kalır yazın.
***

özellikle şiir, hayatımın ritmi ve kılcal damarları gibi kuşatıcı. geçtiğimiz aylarda bir arkadaşım misafirim olmuştu. bir yayıneviyle anlaşıp şiirlerini bastıran bir tanıdığının, kendisine hediye ettiği şiir kitabından bahsetti. şiirden ve yazmaktan konuşurken araya giren kitaba göz attım. hece vezniyle yazılmış kimi yarım kafiyeli kimi redifli şiirler bizi tebessüm ettirdi.
"... hasret,
...gayret,
...sabret,
...gitti."

şiirleri okurken aklıma ninemin şairliği geldi. o gerçek ve iyi bir şairdi. tek kelimelik, yarım kafiyeli şiirleri tüm ailemizin varlık sebebi ve hayatımızı kuşatacak kadar değerliydi:
"saniye,
sariye,
safiye,
rabia,
emine,
nermin"

"fehmi
fahri
remzi
nizamettin
hasan
hamit"

ninem 12 mısralık bu anlamlı şiiri yazarken bir yandan da çıplak ayakla ormanlarda gezerdi. sesin ritmine olan düşkünlüğümüz, hayatımızı kuşatan acıyı da mutluluğu da şekillendiriyor.
***

d..f..

-resim:teksin özgüz-

4 Mart 2012 Pazar

şefkatin elleri

güne açılan gözlerim, baş ucumda saçlarımı acemice okşayan ellerin varlığıyla şenlendi. ve güneşin sarı yüzü, sararmaya duran yüzlerimize kırmızı benekler yaydı. ayıyoruz kıştan, derin umutsuzluklardan. rüyalarımı okşayan eller gibi, her şey bir şefkatle dolup taşıyor bugün. tanrım, biricik Allah'ımın varlığı, şefkatle dokunan her şeyden içime sızıyor.
***

bugün annemi alıp nicedir istediği şeyi yapacağız. çarşıya gideceğiz. o alacak ben taşıyacağım.
***

son olarak :)

d..f..