25 Temmuz 2014 Cuma

mülksüz

bize ait değil hiçbir varlık.
sahiplenme tutkumuz bizim,
bir yanlış anlamadan...

hayatların ödünç olduğu yerde
elimize verilen
bizden önce ölümündür.

bir masaya bakın örneğin
bir de göğe...
mülksüzlüğün hafifliğini dinleyin.
bize uzatılan gökyüzünden
çıplak bir hayat!

d..f..

20 Temmuz 2014 Pazar

yeni

adını bilmiyorum.
doğmamış olansın sen.
kulağına okunmamış henüz gerçekler.
seni bekleyen acı var yığınlarca.
yerini bilmiyorum.

belki bir böceğe benzeyen çiçekte,
belki ağaran günün bir salisesinde,
belki de bir duvarın soğuk ardında....
içini bilmiyorum.

yenisin sen.
bir olmazdan doğacak,
şaşkınlıkla sulanacaksın.

d..f..

sayıklama

öldü gitti kadın
bir şiire
bir diğeri
dünyanın bütün arka bahçelerine...
***

dedi şair
değer mi uçurum hikayesine?
mesela düşerken gördüğüm düş
sona yaklaştırdı beni...
****

orada sonsuz bir eşitlik var.
tüm zamanlar orada,
tüm günahlar ve doğrular
yan yanadır orada...

binlerce yıldır biriktiren ölüm
zamanın gerdanını
süslemiştir dişleriyle insanın
kimi fildişi sanır
kimi süt dişi...

sonsuz sanıyoruz hala buradaki yaşamı,
sonsuzluğu meçhul bir son
ötenin...

düş
ve
öl

d..f..

yaşasalardı belki...

tüm gün masamın başında, çok özlediğim ölülerimle beraberdim. yazarları bugün aramızda olmayan kitaplarım, dizimin dibinde oturan hayaletler gibiydi. tüm gün tek cümle kurmadım. bu sessizliği ve hayaletlerimi özlemişim.

şimdi pencerenin kenarına çekilmiş, göğü dolduran dolunayı seyrediyorum. amelia rodrigues dinleyerek, gökyüzüne dalıyorum, çıkıyorum... 

neden seviyorum onları bu kadar? içime sakladıkları oyuklar, beni terkedip gitmiş olmalarına rağmen onlarla olan bağımı koparmıyor. hepsine birden, bir ömür aşığım. yaşasalardı belki onları görebilme arzusuyla çırpınacaktım.