19 Aralık 2014 Cuma

aşk gibi susar

uykuda gelir, konuşmaz.
seninle seni bekler.

zaman gibi bakar yüzüne
yaşlanırsın.
yollar sıkıştırır ciğerlerine
gitmeden nefes alamazsın.
gitmeden bilemezsin.

bilemezsin,
uykuyla başlayanın
yoklukla biteceğini.

aşk gibi susar.
ölürsün.

d..f..

-nefes ver-

11 Aralık 2014 Perşembe

yazmak kendinle konuşmaktır


yazmak, yazarın kendiyle konuşmasıdır.
her yazının, tam anlamıyla ne ifade ettiğini sadece yazarı bilebilir.

yazarın yaşam tarzı yalnızlıktır. onu yazmaya iten en güçlü neden de bu duygudur. fakat yazıları da okuruna, okurun anlayacağı kadar ulaştığından, özündeki yalnızlığı korur. 
yazınına gizlenen kendiyle konuşma haletini de saklayamaz.

her yazarın bir öz yalnızlığı vardır ve yazınları kendiyle konuşmadır.

okur, dinleyicidir.

yalnızlık, kanaması durmayan bir yaradır.
aktıkça üşütür. aktıkça yeniler. aktıkça üretir. bittiğinde öldürür.

***

kendinle konuşurken duydum seni.
bir kelimeyi oyuyordun.
altından toprak çıkıyordu.
susmuyordun.
üşüyordun.
ağlıyordum.

beklenen yalnızlık
eşikte bekliyor beni.
korkuyorum.
uyut beni.
uyut.

d..f..

resim: h. matisse


2 Aralık 2014 Salı

bir zamanlar


yine bir gün çocuktum.
çocukluğun dünyasında tasasız, acısızdım. köydeydim, her şeyim vardı.

köy yerinde... sınırsız koşabileceğim topraklar, masmavi gök, şırıl şırıl sular, rengarenk çiçekler, sonsuz hayal gücümle doğayı bir oyuncak alemine dönüştürebilecek... her şeyim vardı.

parmaklarımın arasından esen rüzgarı kavradım. varlığımı saran havayı, kokuları, sesleri ve renkleri kavradım. ben burada, bir çocuktum ve her şey benimdi, ben her şeyindim.

acıtmadık birbirimizi her şeyle. parmağımdan akan kırmızı, gül'dü. düştüğüm ağaç, beni özlediğin için kapris yapmış, omuz silkmişti. annemden gizli çalıp kediye yedirdiğim peynir, zaten benim payıma düşendi, hakkımdan feragat etmiştim hepsi bu. benim sofram topraktı, bu sebepleydi okul dönüşü elime aldığım ekmeği tarlaya giderek taze soğanla yemem... yavru balıklara olan düşkünlüğüm, onlarla yaşıt olmamdandı.

nasıl iyi arkadaştık her şeyle; en çok da maviyle ama. çünkü yeşil elimin altındaydı ama mavi hep karşı tepenin üzerindeydi. işte oradaki o tepeye tırmanıp, o tepenin de en ucundaki ağaca çıkarak maviye uzanıp dokunma hevesi, gece penceremden bakarken kurduğum bir hayaldi.

çocuktum, her şeyim vardı,
çocuktum, her şeyi biliyordum.

d..f..