29 Eylül 2012 Cumartesi

Büyük Ozana Veda




Babası az olanlar bilir. Diyeceksiniz ki “babası az olmak” da ne demek?  Benim babam bir gurbetçiydi. Yılda en fazla bir, bilemediniz iki hafta görebilirdik onu. Sonra bir gün dönüverdi, döndüğünde lise son sınıftaydım. Derken bir yıl içinde amansız bir hastalığa yakalandı ve vefat etti. Ama “babası az olmak” az görmek anlamında değil sadece. Çocuk ve baba arasındaki yetersiz bağdan, yetişmeyen sıcaklıktan bahsediyorum. 

Okul hayatım boyunca, arkadaşlarımın babalarını hep çok sevmişimdir. Mehmet Amca, Sabri Amca, Erhan Amca, Recep Amca… Babası az olmaktan mıdır bilmem, bir de bazı insanları baba gibi sevmişimdir hep. Neşet Ertaş gibi...

Fiziksel olarak da babama benzeyen, onun gibi gurbetçi ve mahalli değerlerinden asla ödün vermeyen, vasiyetinde babam gibi köyünü, toprağını dileyen yüce gönüllü insan. Ve yine babam gibi bir eylül ayı ve bir salı günü kaybettiğim…

Ağabeyimin aldığı ilk Neşet Ertaş albümünü hatırlıyorum, ‘Gönül Dağı’. Arkadaşımla nasıl da sevinçle paylaştığımı… Neşet Ertaş, iyi bir sanatkâr değildi sadece. Bir kültür babasıydı. Sanatını icrası, ilkeli duruşu, mütevazı ve ince ruhluluğu, hepsi hepsi bir yana… O, en kederli günlerimin biricik dostu, ağrılı başımı yasladığım yüce bir dağ, anlatmak istediğim her şeyi en güzel şekilde dile getirerek kalbimi teskin eden vazgeçilmez bir baba ocağı gibiydi. O sonsuz yüreği, tüm merhameti ve şefkatiyle seni yargılamadan anlar ve sana kendi acının sahibi olmayı öğretirdi. Yalnız olmadığını bilmek, en güzel çıkış yoludur, en kıymetli nasihattir. Yalnızca hüzün mü? O, sazının tellerine vurdukça şelale gibi çağlayan sevinci ve umudu da bizimle paylaşırdı. Nice güzel türküleriyle bahar mevsimini karşılar ve iliklerime kadar hissederdim onunla. O duygularımın babasıdır. Vefat etmesi hiçbir şey değiştirmeyecek elbette. Kalbimin en güzel, en kıymetli yerinde her daim yaşayacak ve var olacaktır.

Vefatını öğrendiğim gün, babamı kaybetmişim gibi üzüldüm. Bu yüzyılın en değerli şahsiyeti, aynı çağda yaşamışlığımla gurur duyacağım gerçek bir ozan, hakiki bir bilge. Andıkça gözlerimin dolduğu, boğazımın düğümlendiği acı kayba da alışacağım, alışacağız elbet. Ama Ertaş Ailesi, Kırşehirli insanlar bilmeli ki, onunla gurur duyuyoruz ve onu asla unutmayacağız. Yerinin asla doldurulamayacağına inanıyorum. Bu boşluk duygusuyla, onun türkülerine daha çok sarılacağız, sözlerini en kıymetli nasihat olarak hayatlarımıza işleyeceğiz inşallah. 

Yüce gönüllü, diri yürekli, babacan ozan… Rabbim seni sevdiği ve razı olduğu kullardan eylesin, cennetine kabul buyursun inşallah. Bizler senden çok hoşnut kaldık, seni çok sevdik ve çok özleyeceğiz. Allah’ın huzurunda iyiliğine ve yüceliğine şahitlik ederiz. Ruhun huzur bulsun babacan insan. Amin.

d..f..

25 Eylül 2012 Salı

seslerin raksı


her şey içime düştü. her şeyin üzerine çıktım. sonsuz bir gökdelen gibi... bağırıyorum buradan: (...)
aramızda her şey var, öyle çok ki, uzaklık az kalır. az kalır, yetişmez sesim/isim.

ve her şeyin içindeki bir şey! bu sonsuz boşluktan aşağıya bıraksam seni.
biliyorum. kalbim, kanatlarının pusulasıdır.

d..f.

adam hurst - seduction

...

burada ağaçlar hep bahar ve hiç ölmüyor kuşlar. tüm insanlar çocuk ve gözyaşı yaratılmamış henüz.
karamsarlık, uçup gitmiş. ellerimiz bile bize ait değil, kötülük doğmamış çocuklardan. burada özgürlüğe doymuş her şey. ve ölüm hayatın en güzel parçası.

d..f..

erik satie - gnossienne - I

resim; v. gogh - yıldızlı gece

20 Eylül 2012 Perşembe

ay kırığı



Kabuğu kırıldı yaz mevsiminin.
Bir sarı filizlendi
Ve gözlerimde olgunlaştı kahverengi.

Aynı gözlerle
Ayın kabuğunu soyarken rüyamda
Ellerime çukurlar bulaştı.
Böyle,
İçine bir şeyler saklamak istermiş gibi çukurlar…
Kalem koydum, kâğıtlarla doldurdum.
Ay düşüp kırıldı.
Kahverengi gözlerimi yıkadım.
Ağlamaktır, arınmaktır dedi bana.
Başka bir şey kırmışlığım yoktur
Aydan başka.

d..f..

resim; joan miro ferra