26 Mayıs 2012 Cumartesi

her şey konuşsun





bir nehir düşün
denizi yok.
hep gitmek için
kaçıyorum denizlerden.

d..f..


kederdir, kendini anlatamamak. resimler, şiirler, çiçekler konuşsun. önemi yok şaşırtabilmenin, güzelliği göze sokabilmenin... ama önemlidir olmayan bir hatayı telafi için çırpınmak, "kırmak için değildi" diye susmak.beyaz susmak, güven içinde susmak, suskunluğa sığınmak.
***

24 mayıs cumartesi
burda bir çay bahçesinde
duvarlar kuşlarla dolu
bilsen öyle yorgunum ki
yalnız alnımı örtüyor uyku

iki çocuğuyla oturmuş
karşı masada bir anne,
beklediği tren saati
bir olanak arıyor kendine
gözlerine dolan beyaz çiçekte

24 mayıs cumartesi
şehir adları sayıyor küçük kız,
kendiyse belli
yalnız adıyla besleniyor
öyle solgun ki

rüzgar pıhtısı bir imbat
kurşun akıtır gibi

geçiriyor şehrin sokaklarından
cüzzamlı bir kıyının gözlerini.

çay bahçesi - c. süreya




22 Mayıs 2012 Salı

...

benim,
tanrı yolcusu.
aç bana kendi kapılarımı
içimden çek çıkar,
doğurt yalnızlığımı.
yeryüzü
sığmazlığımı sezince
öfkeyle uzaklaştı benden.
ve içini kaplayan açlık,
açlığı doyurmak için telaşla bakan varlık,
yetmeyince
boşluk büyüdü.
zerresiyle doğduğum boşluk
beni içine aldı
ve tanrı kapısına uladı.
yol.
binlerce sesle dolu yol.
dinleyip içinden bulmamı istedi,
binlerce çağrıda birine uymamı...
***

kaçıyorum
kaçtıkça bir yanımdan örülüyor duvar.
iri eşyalar
çocukluk kabuslarım
şimdi birbirimize sarılmış
birbirimizden kaçıyoruz
tek vücut.
***

biliyorum
sezgimin gücü yol gösteriyor bana,
inciniyorum,
ruhum kaybetmek istiyor sürekli.
ruhum 'geist',
zamanı şah damarımda öldürüyorum.
***

ve gitmek, kaybolmak
yaşamın koyu gücünde.
şiiri bir yokluğa terkederek.

beni bir hakikate hazırlayan,
tanrım!
yaşamak bu kadar acı ve yanlışsa istek
güzelliği bana yeniden öğret.

d..f..

eleni karaindrou - ulysses gaze

-ol ve öl / önsöz-

20 Mayıs 2012 Pazar

siyah tül


ayaklarına toplanan kara parçalarının yorgunluğuna rağmenim bu gece. rağmenler günümdeyim. yemyeşil dağların arasında bir ırmakla akarak, denizlere, okyanuslara kavuştum. orada kır çiçeklerinin içinde, ağaçların altında otururken, bedenim koşup oynamak için çıldırdı. ruhum ise tatlı bir hüzün ve şaşkınlıkla, bu çıldırışı seyretti. çocukluğumun içine kapanık, kendi kendine oynayan, koşuşturan yüzünü bir kez daha izledi uzaktan. ağaçların kovuklarına, kuruyan dallara baktı siyah bir tül bulmak için. 

büyüttüğüm yorgunluğu, tatlı bir esinti karşıladı. müziğin ritmi bu, ruhun mevsimini, bakışların rengini değiştiren tını. acı veren her güzelliğin, çocukluğa ait oluşunu duyumsadım. 


-duyduğun ağıtlar; yastığımdır, uykumdur, yaşamı duyuşumdur-

***
canını yakan şeyleri de hayatında tutmalı
çünkü insan acıyla tanır kendini.
ve böylece
acıtmamayı da belki öğrenir.

d..f..

-acıtmışlığın derin kederi-

resim: nebahat karyağdı - dilek ağacı