30 Aralık 2015 Çarşamba

narın güz hali













el ele, tek bir ruhla
bir yokuştan çoğalarak vardık tepeye.
orada bulduğumuz

o zehirli
o ham
o ifrit!..
tüm tanelerimize sindi.

sonra azalarak indik ovaya.
koparıp birbirimizden yüreklerimizi,
oyarak ruhlarımızı birbirimizden..
dağıldık, parçaladık, parçalandık.
ah nasıl acıdı kalan canımız,
nasıl yandık birbirimize bakarken, utançla!
saçıldık,
aklımız ve kalbimiz kaçtı bizden.

neydi bulduğumuz,
narı ağulayan 
ve kemiren ruhunu?
neydi tanelere inen gazel?


bir nardık,
döküldük
saçıldık
ağlamak az gelir artık,
tanelerimiz sapsarı.

d..f..

resim: canan berber


28 Aralık 2015 Pazartesi

narın aşk hali




















bir ağrısı var yeryüzünün
varlık aşk halinde.

yaşam ve ölüm yok.
bir pencere var
ve pencereden sürekli bakanlar
sonsuza bakanlar
bakıp geçenler
hiç bitmeyenler.

nardan dünya
kan kırmızı yüreği
yanıyor çekirdeği,
kalbi varlığın.
bu ihtiras,
bu vurulup düşmeler,
usanmadan yeniden doğmalar...

bitmeyeceğiz,
dünyanın nar taneleriyiz biz.
yanmaya doymayacağız.

yeryüzünün ağrılarına pervane
tane yalnızlığında
topyekün acıyız.

dünyanın maviliğini soyunup
narın çıplak kırmızılığını seven

biz,
aşkolacağız.
kanayabildiğimiz kadar
varolacağız.

d..f..

-çünkü aşkta ölüm ve yaşam yoktur.-

resim: canan berber



18 Eylül 2015 Cuma

son söz


çünkü benim konuşacak kimsem kalmadı.
son sözünü ilk söyledin.
şimdi ağla.

her şey ayaklandı burada.
dağların dağlar ardına kaçışı,
ağaçların göğe ırayışı benden.
kentlerin soğuk bencil sokakları,
mezarlık insanları,
yaşamla bağını koparmış
yarım kalmış insanlar...

nerede benim konuşkan duvarlarım,
tavandaki çatlaklardan
benimle konuşan babam.
başucumdaki yapraklı gölgelerim, neşeli.
sığındığım hayaller,
yaşamdan güzel rüyalarım,
şairim, şairimin elleri, suskunluğu...
dünyanın benimle konuştuğu dil,
taşların, yıldızların, dağların ve gecenin...
biricik yalnızlığım, güzel kızım, umudum...

aşk, öldürüyor işte.

fa.

-içim kırıldı, döküldü maviler.-

resim: w.kandinsky

14 Eylül 2015 Pazartesi

tersine yaşam

bulutların beşinci katından atladı.
ölüydü düşerken.
bir tokat gibi çarptı yeryüzüne.
artık hayattaydı.

d..f..

18 Nisan 2015 Cumartesi

bize kalan


zamanın gözden kaybolduğu yerde
ölüm görünür.

zaman, uzaklaşıyor telaşla.
anlamak, bize kalan zamandan.

suskulukla sindirdiğim kelimeler,
çok daha kırılgan artık.
anlamın, anlamışlığın acısını
nasıl anlatabilirim
bu küskün kelimelerle?

lodos,
parmaklarımdan yaşamı ilk uyandıran
lodos.
solduran bir dokunuşla geziniyor şimdi.
ne mavi pencere kanatları
ne bahar mucizesi
mart çiçekleri, patikalar...
uzaklaşıyor yaşam,
elmacık kemikleri yüzüne oturan kadının
yüzünde açılan uçurumları,
karadelik çizgilerini,
götürüyor bizden ağır ağır.

ağlamak,
tatlı bir keder kalıyor yanında.
susmak, yürek yırtan bir ağıt.

zaman uzaklaşıyor telaşla.
geride kalan anlam
ve biz arada
dünyaya bakıyoruz hayretle!

yok mu avuçlarımıza konacak başka lodos?
bu kadar mıydı sonsuz gök?
tüm anlar ne çabuk tüketti gizi.

anladım,
sonsuz olan çoçukluktu
ve yaşam bitirmekti
kimsenin olmayanı...

d..f..

resim: mustafa ata - isimsiz

10 Şubat 2015 Salı

geyik desenli hırkanın hüznü

bir pencereden bakıyorum. yağmur yağıyor, gök gri... birkaç kuş uçuyor, hüzün kanatlarında. aşağıda okuldan dönen neşeli çocuklar, şemsiyeleriyle oynaşıyorlar. minik arabasındaki simitleriyle yağmura tutulan başka bir çocuk. geyik desenli hırkasıyla eğilip simitlerini örtmeye çalışıyor, beli açılıyor dımdızlak. sıcak evimin penceresinden izliyorum. iyi ve kötü giden şeyleri görüyorum. kuşlar uçuyor, estetiğe olan tutkum alevleniyor ve güzelliğin içinden bir keder filizleniyor.

tanrı, tüm güzellikleri yaratan tanrı... seyrederken ve bilirken tüm yeryüzünü, hüzünleniyor mudur? o sonsuzluğun içinde hüzün olur mu?

bu dünya hayatının sonluluğu, içimizdeki sonsuzluk hissi ve güzellikler karşındaki karmaşık duygularımız...

en yoğun hissedişle gelen derin keder... insanı olduran ve erdiren, keder.

d..f..

20 Ocak 2015 Salı

aşkın kardeşliği


bekliyorum,

beklerken kalbim genleşiyor,
ruhumda sözlerine yer açıyorum.
yolculuklar ve keşif, varılmamış yeni adalar...
ey ömür kaşifim,
aşk de, bahar de, suskunluk de,
uyku ve rüyaları dinle.
sonsuzluk dilinin yegane sözcüsü

ben gitmeye değil, sana kalmaya mecburum.
sana adanmaya...
ey özgür topraklarım, ey saçlarım,
ey güzelliğin korkutan yüzü...
ben öğrettiğin yalnızlığı sevmeye,
aşkın kardeşliğine
mecburum.

d..f..

-yeni sözleri beklerken-
resim: hong viet dung hanoi