2 Ekim 2009 Cuma

zaman öteler için...


bu gece tüm sevdiğim insanları ruhuma doldurup konuştum onlarla. onlara yaşamın tadını anlattım usulca, bana kattıkları için tanrıma dönüp ' seni seviyorum bu insanları bana taşıdıkça' dedim. biliyorum, memnundu, gülümsedi ruhuma.

'hiç özlemedim seni
özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni'

a. telli

canımı yakan tüm insanları, yanmış yerlerimle sevdim, inadına kin duygusunun. biliyorum, canımı yakmaya devam edecekler ama acısız ne anlamı var tüm varlığı sevmenin? öyle derin acılarım yok artık. 'suların hikayesi'ni öğrendiğimden yana özeniyorum sakin sakin akmaya. öğreniyorum da... bilseydik belki acıtmadan yaşamayı, bu kadar değerli olmazdı sevmek.

d..f..

- insan ateşten önce yandı, çok önce...-
gandi'nin doğum günüymüş 2 ekim. çok sevdiğim o sözünü eklemeden gitmeyeceğim:
'uğruna ölmek için yüzlerce dava bulabilirim ama uğruna öldürecek bir dava yoktur'

7 yorum:

  1. HERKES İPİNDE KENDİ
    KUYUSUNU SINAR SEN DE
    AL BU KIYIYI GiT
    BİR ADAYI BÜTÜNLE
    ÇATI UÇURAN YELE
    YAZ KUŞLARIN GiZiNİ

    KUMRU SALSAN DUT YANIMA
    ÇOCUKLUĞUM BÜTÜNLENSE
    BASTONA DURSA SÜRGÜN
    KADINLARIM ONARILSA

    İP DOLANINCA SUYA
    ÇIKRIĞINDA BOĞULUR KUYU
    AL KİTAP YORAN YAZIYI
    SUSMANI BÜTÜNLE

    BİLDİĞİMDEN EKSİK GÖRÜRÜM
    İPİMİ AZALTAN BULANIK SUDA
    SORMAM DERİNCE GÖVDEM MİDİR YANITINDAN YORULDUM
    İLK TAŞI YONTAN USTAMIN
    BENİ SON YONGAYLA BÜTÜNLE

    LAHDİN UZUN YAZISINA
    KISACIK YOL MUDUR OLSA
    GEZER MİYDİM İZİMDE KİMDİR
    BİLİRDİM SÖZÜM OLSA KIYICIK
    BİR DENİZE DEVRİLİRDiM
    AL BU İNCELMİŞ SUYU
    DAMLANI BÜTÜNLE

    NEYE DOLDUYSAM-BEN
    UZAKTA ÇEPER
    SOYUNSAM AZALANI
    BOLLAŞAN MİNTANIMDAN

    Celal Soycan.

    YanıtlaSil
  2. elimle dokunmaliyim yuzune.gozlerimin degil, ellerimin aliskanligiyla taniyayim yine seni.
    "sensin" dedigim anda, en uzagima dus yine.

    kac gundur yuzunu hatirlamaya calisirken, baska birisi oluyorsun karsimda. aci da kalmiyor, delilikte.kabuk bagliyor ve usulca dokuluyor kabuklar.
    ellerim hazir degil sadece yokluguna.dokunsam taniyacak, dokunsam bana yabancilasacak ellerim.

    yarin ise gitmeyecegimi de bilmiyorsun sen.
    hasta oldugumu da, doktora gidecegimde, olecegimi sanmami da, funda arar dinledigimide...
    hic bir seyi bilmiyorsun .anlatsam inanacagin kadar yalanlarim var benim.
    anlatmasam kendimin bile inanmayacagi dogrularim.

    devlete bile karsi cikan insanlar, olumden donen, catismada kursun yarasi tasiyan insanlar bile, bir an gelir ki en kucuk bir seyden korkmaya baslar : kendinden.

    kendimden korkuyorum bu gece.
    olecegimden. en agir hastaligi yakistirdim kendime bu gece. hic bilmedigim bir mezarliga gomulecegim.yani basimda tanidiklarimda olmayacak. "hemserim memleket neresi" diye soracagim bir mezarda.

    "bonjour" diyecegim en yakinimdakine, bana, renklerini kaybeden bir dilden bahsedecek.
    olecegimden korkuyorum.
    olmekten korkmak sevmek midir?
    olume yaklasmak ask midir?


    en agir aski yakistirdim kendime. birilerinin ahi kaldi, laneti, saclarinin cozulmemis hali.
    birde ellerime unutturabilsem yuzunun cizgilerini...

    YanıtlaSil
  3. ah bu şiir, bütünlendikçe bozulan paralar gibi... yani, bütünlük diye birşey yok, iki insan için bile yok. eksilmek var kendinden, başka bir kendinde çoğalmak var. bütünlenmek yaşam için çok fazla, hani çok yoğun doldurulmuşlar içinde dönüşüm ve elastikiyet yoktur. sıkışmışlık ve hantallık vardır. eksik kalmakta ise bir tamamlanma güdüsüyle gelen hareket ve enerji vardır. bütünle/n/şmek istemiyorum. oradan oraya dolup boşalarak eksikliğimi taşımak istiyorum bütünlük yolunda. buna umutta deniyor bir yönüyle. teşekkür ederim sarı saryam :)

    bu adam, bu yazılarıyla parmak uçlarıma kadar sancısı inen fiziksel ağrılara sebep oluyor. yasaklanmalı yazıları :) robe, kim o kadın, beni katil mi edeceksin )

    YanıtlaSil
  4. Fatmacım müsadenle bu küçük notum robeye gönderecek başka yerim yook :((

    Yazılarını seni çok özlemişiz gülüm. gitme bi daha.

    YanıtlaSil
  5. ne delemek, keyfine bak lütfen saryacığım :)

    - bir sümüklü böceğin yol haitası, özleyenlerin kavuşma noktası -

    bu da reklam sloganım olsun :p

    YanıtlaSil
  6. yurtdisinda yasamak, bilmedigin, onemsemedigin kimliklerinin aciga cikmasi demektir.
    "musluman misin" diye sorulmayan, herkesin musluman oldugu varsayilarak, ortak payda elde edilen bir ulkeden gelmisseniz; size sorulan bu soruyla affalarsiniz.
    siz cizmesenizde, o kimliginizin alti cizilir, buyutulur.
    eger, bir fransizla arkadas olmak isterseniz, "ateistim" yada "muslumanim ama pratik gereklerini yerine getirmiyorum" denilir.
    bu durum, insandan bir seyler goturur.
    ne kadar benzemeye calisirsan o kadar otekilestirildigini farkedersin.bu nedenle, uzak durur gocmenler bu ulke insanindan..
    gettolasir, kendi bakkalina, kendi manavina yonelir..
    (yurtdisindaki kebapcilar, turk bakkallarinin cok olmasi, fransizlarin ugrak yeri olmasindan degil, bir halkin kendi halkina siginmasidir biraz)

    sonra birgun asik olursun, diyelim bir fransiz hatuna.
    pariziyendir, metroda kitap okur, boynunu hafifce egerek konusur.
    elinde liberation gazetesi vardir.sartre'lerin ruhunu tasiyor , diye daha da guzel gorunur bu hatun sizde.

    sonra tanisirsiniz, o kadar cok konuda anlasirsiniz ki, ikinizde memnunsunuzdur bu durumdan.
    sonra, unuttugun bir kimligin, derinden derine hissetirilir sana.
    ask bile cozemez, sadece cizer kimlikleri.
    sonra sessizce ayrilirsiniz, sende bir yara kalir.

    hele terkedilen bi fransiz, kendini kolay torpuler, yasamaz ayrilik acisini.
    der ki, "zaten ucuncu dunyali biriydi, ben deger verdim ona, kendime yazik ettim"

    sokulur kendi ic savunmalarina..

    diyelim, fransiz edebiyatini bilen, birisiniz.karsinizdaki de marc levy (fransizlarin tuna kiremitcisi) okuyan bi dallamadir.
    fuko bilmeniz, sartre bilmeniz bile, ayni nehirde yikatmaz sizi.

    kaybedilen sevgililer sadece ten kokusu birakir insanda.ruhta bi bosluk, boslukta bi yalnizlik birakir.
    bakmayin yurtdisina cikipta hava atan insanlara, orselenmislerdir, hirpalanmislardir, ne oraya, ne de buraya aittirler.
    yercekimsiz bi ortamda, asili dururlar.

    YanıtlaSil
  7. robe, şimdi nasıl birşey yazacağımı bilemiyorum canım. içimde böyle bir öfke birikiyor gözlerimle içimden söküp atmak istiyorum onları.

    önceki gün yıldırım türkerin bir yazısını okudum 'avrupa' başlıklı. sosyolog bir yazarın, avrupada yabancıların nasıl algılandığıyla ilgili içler acısı durumunu aktarıyordu. okurken sen geldin aklıma hep.

    günlük hayatın içinde, markette, fırında dönercide kendine sığınan türkler ya da diğer milletlerden olanlar bu duygusal alandaki ilişkilerinde hep acıyan taraf oluyor.

    biliyor musun doğunun, doğulunun tuhaf bir acı kaderi var. yani arabeskin bu topraklardan çıkması boşuna değil. avrupa / batı ise bilakis, acıya içini kapatmış, acıyı küstürmüş ya da korkutmuş gibi kaskatı duruyorlar herşeyin karşısında. zaten fimlerinde bile aşk acısı hafif ve yüzeyseldir. ölüm acıları da öyle keza... oysa bizim filmlerde çok acı çekenler kör oluyor :) lanet olsun gülümse be adam, bu memleketi asla affetmeyeceğim, sana bu sürgünü yaşattıkları için.

    biryandan da aşık olmana sevindim ha. o kadına kötü sözler söylemek isterdim ama buna hakkım da yok, bu bir geleneksel yapı, toprağının micazı.

    ben hala af çıkacak, birşeyler olacak, robemize kavuşacağız diye şiddetli bir umut besliyorum en kısa zamana. hem türk kadınları anlattığın fransız kadınlarına benzemez, bir türk kadınına aşık olduğunda yüksek sesle konuşmasını ve her köşe yazarına hak veren karışık kafasını övüyor olacaksın. aşkı hangi kadının içinde bulursan o, tüm diğerlerinden kopar içine girer hızla. yani o kadın zaten bize fransız ve sana da :) acıyan kalbini öpsün türk kadınları :)

    tek tesellim aşk acısını hissediyor olman, ne zamandan beri bir ilk oldu bilmiyorum. özgürlük, aşka hissettiğin esarettir en çok da...

    - hala o kadına kötü sözler söylemek istiyorum ama susacağım sen söyleyene kadar :p

    YanıtlaSil