10 Ekim 2009 Cumartesi

Güneşli bir cumartesi günü


güneşli bir istanbul günü... bu cümleyi bilirsiniz, hoş programları sunanlar bu cümleyle içimizi ısıtarak başlarlar konuşmaya, sohbete... geceden kalma bir uykusuzluğum var, uykuya rağmen. güzel bir kahvaltı yaparak başladım güne. güneş hakikaten çok güzel, şehrin bu mahmur ve dalgın halini seviyorum. cumartesi günleri yürüyüş, şehir turu günlerimdir. "şöyle bir" deniz havası, "şöyle bir" insan yüzü görmeye heveslendiğim gündür ve içinde daha birçok "şöyle bir"ler bulunur. varsa çok konuşmuyun, suskun, izlemeyi seven bir arkadaşım yarenliği de hoştur. şimdi ben, kelimelerle bir uzaklaşma yürüyüşüne çıktım bile. bazen incitmemek için gidersin.

"gitmek" sözcüğünün içini farklı şeylerle doldurdum. başını alıp gitmek, gitmek değildir kalbin orada kalmışsa. ya da düşüncelerin sürekli oraya akıyorsa. zihinsel ve kalbi olarak tutsak kaldığın bir yerden bedenini kaçırıp "gittim" demek ruhunuzu yok saymaktır. asıl gitmek zihinsel göçle olur. bu cümlelerden sonra...

şimdi başımı alıp gitsem şehrin "kuytu" köşelerine ancak bedenime bir yorgunluk bağışlayacağım. ama buna rağmen gitmek istiyorum, öyle ya! umut ediyorum, giderken bir unutkanlığa kapılırırm diye. en çok birini kırdığımda kelimelere küsüyorum. ve dürüst olmamak gibi bir kaygıyı taşımaktan bu zamanlan çok yoruluyorum.

sanırım benim biraz daha sözsüz, kelimesiz ve ses'siz bir dinginliğe ihtiyacım var.
güneşli bir cumartesi günü, şehir beni yadırgıyor. evde uyumalıyım.
iyi geceler...

1 yorum:

  1. Burda da hava çok güzel. Sabah hiç hesapta yokken aniden çıktım, hüznüme özlem özdil 'gönlüm dağlarda' şarkısıyla eşlik etti.
    Ne kadar uzağa gidebilirim diye sordum kendime ve ne kadar uzağa gittiğimi görmek için geri dönmek zorunda kaldım. :(

    eğer orda olsaydım ne yapar ne eder seni çıkarırdım ve inan hiç konuşmazdım. :)))

    YanıtlaSil