25 Ekim 2009 Pazar

saatleri ileri alarak geri kalmışlığımızı görmeyelim


saatlere sıkıştırıp, ileri geri aldık birşeyleri. bir günü mesela, içinde korkmuş, sinmiş bekleyişler olan; kalem tutar gibi sıkı sıkı... ama dökmeden hiçbir harfe, hiçbir kelimeye yüklemeden, bekletmeye devam ettik o bekleyişi. saatler ileri-geri oynadığında hesap ettik, ne kadar eksildiğimizi ve neler artırdığımızı. sahi, bu gece bir saat fazla mı beklemiş olacağım diğerlerinden? beklerim... ucu yok beklemenin, sisli puslu bir yer burası, zamanın içinde kokan gözlerin...


haberin yok dalgalardan. çocukluğum dalga görmedi hiç ama şimdi dalgalar içinde geçmiş gibi hissediyorum. kara'ya vurmuş zamanım, bakışlarının rengine.


tüm sözlerimi yitirdim. bugüne kadar biriktirdiğim tüm cümlelerimi. bir arkadaşım dedi ki; onları tekrar yazmaya uğraşma. düşündüm, sen onlarda yoktun, ben de... kimindi o sözler bilmiyorum, hatırlamıyorum bile neler olduğunu. hep yeni sözler büyütmek için yaşadım. yeni zamanlar biriktirmek için yeni olana. sen, tüm zamanlardan daha eskisin. bizi kaç kez yaşamışsın kimbilir... buradayım, senin yaşayıp üzerini örttüğün toprağın altında. bir saat fazla beklemek tohumu çatlatmak için; hiç uzun değil asır gözlerinin altında.


beklemek nasıl derin bir amaç, herşeyimi kapsayan. karanlık, uzun, kimse-siz... bana gücenme, sözlerim yeni düşüyor daha ana rahmine. duyduğunda ben gitmiş, sen baki olacaksın. sözlerim seninle baki olacak. içlerinde ileri geri sıkışmış binlerce an'la beraber...


d..f..


-zaman an an işgal eden, işgal edip kendimize yenilenen...-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder