15 Eylül 2009 Salı

burdan yetkililere sesleniyorum! domatesleerr!

bre yet/killiler, neden bloguma giredim ben tüm gün? alt yapımız sağlam değil mi? dere yatağına mı yaptını blogumuzu? neler oluyor? açık konuşun bizimle!

akşam üzeri cep telefonum şefkatle ve sıcacık çaldı. açtım yeğenlerden biri. o şeker ve davetkar sesiynen 'bize gelir misin iftara, çok güzel yemekler hazırladım' bu davete kim hayır der? o ben değilim! evet dedim. iş çıkışı salına salına güzel hayallerle ablamızın evinin yolunu tuttuk. neşeli bir eda ilen içeri girecek olduk ki o da ne! salonun ortasında dağ gibi domates yığınları, ablaların sesi geliyor ama kendileri yok! allahım bu ne, yanlış eve mi geldim, yoksa burası domates hali mi, olmadı yok yok burası domates bostanı herhal! derken oradan gür bi ses ' ne bakıyosun korkuluk gibi, gir içeri yardım et' :( artık gelmiştim, içerdeydim oyuna dahil edilmiştim, karanlık güçler ve siyonistler beni bu domates yığınıyla yok etmeyi planlamıştı. ayaklarım beni geri çekerken gür ses çekip domateslerin azameti altında beni ezmişti.

yalnız değildim, tam dört kişiydik, nazlıcan bedirhan ve suphiyle birlikte tam dört kişi. bir kişi domatesleri yıkıyor, bir kişi bıçakla ikiye bölüyor, bir kişi robotta çekiyor diğer kişi ise kocaman bi kazanın içinde tonlarca domates cesetini bu geridönüşüm sistemin de tekrar topluma kazandırmaya çalışıyordu. pekii benim görevim neydi? çark gayet güzel işliyordu! ben neciydim, neyinizdim? elime kanlı bir bıçak tutuşturulup 'kees!' diye kükredi biri... önümdeki tonlarca domates yığını gidip başka bir domateslere bırakıyordu yerini. bir ara yemek yediğimizi hatırlıyorum ve bir ara da çay içtik. saat 22.45 sularıydı, ellerim kan revan içinde bıçağı oraya bıraktım ve ploreteyayı ayaklanmaya çağırdım. yüzüme bakıp güldüler gür sesleriyle ' zuhahahaa aptaal! zaten bitti domatesler' allaam, nasıl daha erken uyanamadım tam 5 kasa domates, bu ablalar benim olamaz, o iftara davet eden şefkatli sempatik ses, bunlar birer domates canavarı, hayır hayır, ben yanlış eve geldim! biri beni o dakika pokeledi 'kalk evine git, sabah iş vaaar' çantamı ve kanlı tişörtümü alıp evin yolunu tuttum.

şu an bunları yazarken burnuma kaynamış, salça halini almış onlarca suçsuz masum domatesin kokusu geliyor. içimden ağlıyorum. bu faşist güruhun içine nasıl düştüm, nasıl alet oldum anlamak mümkün değil. tanrım bir korkuluk olsaydım ve kargalar pisleseydi tişörtüme razıydım.

artık çok geç... şimdi uyumaya gidiyorum. rüyamda yüzlerce masum domatesin hesap soran kırmızı yüüzyle hesaplaşma vaktidir. tanrım yardımcı ol, çok korkuyorum.

d..f..

-kandilim de mübarek olsun ha :) -

4 yorum:

  1. :))
    Mesajıma dönmeyince biraz alınmıştım ya şimdi sebebini anladım kırgınlığım geçti.
    Demek neymiş her sıcak sese kanmamak gerekirmiş.

    YanıtlaSil
  2. yolladığınız şiir için ne kadar teşekkür etsem az. yine beklerim. selamlar.
    not: günlerdir bloğa giremiyordum. şimdi ne oldu da girebildim onu da anlamadım.

    YanıtlaSil
  3. biz domates katili değiliz, sadece gurmeyiz. 55 kilo biraz abartı olabilir evet buna katılıyorum sadece.

    tepkimi de veriyom "saçmalık" :p

    YanıtlaSil
  4. :)))hala çok safsın şekerim yaa:)

    YanıtlaSil