30 Temmuz 2010 Cuma

araf




daha saatler var,
o saatlere.
orada,
bir kapının arkasına asılmış
gri bir ceketin
göğüs cebinde
zembereği gölgelerce boğulmuş
bir kış saati...
uzun etekleri çamurlu..
hatırlar mısın bilmem,
ben henüz yaşamadım
ama anımsıyorum,
gelecek.
omuzları dağmış
bir zamanlar.
bir sökükten heybetine sızan
ah o ne hain
ne kahretici...
bir düşünce kemirdi
dağ bedenini.
zaman ölü bulundu
çarkların arasında.

duydun mu zamanın duran sesini?

daha saatler var
o saatlere
git!
zaman öldü,
beklemek
heybetini kaybetmiş
bir dağ şimdi.
***

bir duvarın dibinde uyuyorum.
rüyamdan uyanıp
başka bir rüyanın içine
duvarın diğer tarafından gelen
fısıltıyı dinliyorum.
"git" diyor bana,
"bekleme burada."

tanrım!
ölümü beklediğim bu yer
bir fısıltıyla çalınıyor benden.
nereye gideyim?
yer ve gök arasında
değmediğin neresi var?
***

elimi kesik buldum bir sabah.
avucuma sıkıştırılmış
deniz uğultusu
saçlarımdan koptuğu için inliyordu suya.

her yeni gün
bir rüya kesiğiyle başlamak bir şeylere...
fısıltı su gibi yayılıyor bedenime.
gelme git,
ölme git..!
sen kalmayı da kaçmayı da
bir oyun sanıyorsun hala.
ama değil,
kalmak gün aşırıdır
kaçmak parçalara bölünmüş uykusuz zaman!

gelme git,
ölme git..!
burası
arafın gölgesiz ateşi.
yakma
yan!

d..f..

-şiiri ana rahminden önce duydum, tevatür değildir yanılgılarım.-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder