7 Mart 2010 Pazar

yüzler, güzler, ermeniler...



gökyüzüne bakıyorum. yaşlılar ve çocuklar geliyor aklıma. yüzlerine bakmayı çok severim. merhamet duygusu gelişiyor kalbin, yumuşuyorsun. çocukların ve yaşlıların "masumiyet" çatısında birleştiğini düşünürüm hep. ihtiyar, bir ömrü geride bırakmanın verdiği vicdan masumiyetiyle, çocuk ise dünyayı önünde top gibi koşturmak isteyen bir oyun masumiyetiyle bakar yaşama. en güzel yüzdür anne yüzü bu sebepten. oradaki çizgilerde kendine dair izler de vardır. annemin yüzünde benim yaşamımın kalıntıları. ne güzel. gökyüzüne bakıyordum..
***

tv izliyorum. eski bir diplomat ermeni yasa tasarısını anlatıyor. efendim, ermeni lobisinin tek dayanağı "soykırım" meselesidir diyor. bu dava onları bir arada tutuyor diyor. eğer böyle bir davaları olmasaydı asimilasyona uğrarlardı diyor. bu meseleyi yakından takip edince... değil mi, bir gölge oyunu gibi siyaset. bir liderin dili bir şey söylerken hemen gerisindeki gölgesi söylediğinin aksine farklı bir davranış şekline giriyor. gerçi oylamanın kendisi iyi bir mizah örneğiydi siyaset için. yahudi lobileri, bu mevzunun tarihçiler arasında çözülmesi gereken bir mesele olduğunu söylemişti. değil mi? tarihi bir mesele, tüm vesikalar orada bir yerlerde dururken ısrarla bu meseleyi siyasette sıcak tutarak araştırılmasını, ortak bir çalışılma yapılmasını istememek de siyasetin her dala sardığı merakla ilgili. başbakan diyor ya, tarih yazmaya kalkıyorlar" diye. evet, arada doğru cümleler kuruyor. şimdi "ermeni soykırımı" dünyaca kabul edilse ne olacak? bu "sanal" ayıbı bir baskı aracı olarak kullanmaya kalkışacaklar.

siyaset her yere sirayet etmiş. edebiyata, ödüllere, sanata, spora, daha daha... bakın bursaspor ile diyarbakırspor birbirlerini ne güzel ağırladı(!)
***

o halde göğe bakmaya devam edelim...

d..f..

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder