10 Mart 2010 Çarşamba

kekik



baharatları bilirsiniz. yemeklerdeki yolculuklardır onlar. yani bir tas zeytine bir tutam baharat serpersiniz, zeytin sizi başka yerlere götürür gibi. bu vesileyle kekikten bahsetmek istedim. aslına bakarsanız kekikle tanışmam çok eski değil. bir gün baharatlıkların içindekileri koklayarak, haşladığım kaysı yumurtaya baharat arıyordum. genelde isimlerini karıştırdığım için, koklayarak kodluyorum kendilerini. neyse efenim, kekik kokusunu duydum. hımm.. hemen öğrencilik yıllarıma gittim. adapazarı, atatürk bulvarının üzerinde bir karavan. içinde bir tavuk dönerci sanırım bereket dönerdi. çok temiz ve kimsenin gitmediği bir yer. -depremden sonra yerinde yoktu zaten- soğuk ve yağmurlu bir hava, biraz da yağmurdan kaçmak için girdik içeriye. pide arası tavuk ve içine bol baharat! yediğim en leziz tavuktu. o baharat kekikti çünkü. ısındık. sonra arkadaşlar bizi dar sokakta bir yere götürdü. köşe başında küçücük bir büfe. tam ekmek, yarım ekmek ve çeyrek ekmek yapıyor, tavuk döneri elbette. biraz tereddüt içinde çeyrek aldık. sonra ikişer çeyrek daha... çünkü onların sosunda baharat çeşitleri çoktu ama kekik her yerde aynı güzellikteydi. tabii ben o yıllardan sonra kekiği unutmuşum. ne zaman zeytinle yedim... koku başka ama tadı da bambaşka. çok basit bir kekik tarifi vereyim mi? kızartılmış ekmeğin üzerine yağ sürün ve üzerine de kekik serpin... allahım allahım :)

farkettim ki baharatların her biri insanın duygusal anları için bilinçli kokulandırılmış birer yolculuk bulutu. gözlerini kapat ve kokla, doğru zamanda doğru baharat... ama kekik öyle değil, her zaman koklanmak isteyen bir hınzırlığı var. kokla beni, ye beni diye zorluyor insanı. nihat behram'ı ve ahmet kaya şarkısını anımsamadan olmaz "doruklara sevdalandım" ve bir şiirinde diyor ki şair:

Kırk sevginin baygınıyım - belki de yüzkırk -
yine de yalnızlık yalazlanır kırık kalbimde

Otların tutuklusu
haylazı ağzım
şimdi tutlusu kara suların.

Her şeye yeniden başlayabilseydim eğer
aşkımı acıyla anmazdım artık.

Ben ki delisiyim suların, oysa bu sular
çöl rüzgarı kadar bulanık.

Akar gibi geçiyorum dünyadan, ısınıp bakınmadan,
sarhoş
sıkılgan
sırılsıklam...

Kırk diyarda kırkbin öpüşün bitkiniyim
dudağında kırkbin kekik tadı kamaşır
yine de kalbim ısırgan mı ısırgan.

Eşini çağlayana kaptırmış balığıyım bu nehrin
aydır, geceden beri dişlenmiş kelebeğin
her sabah ağzımda ölümüyle buluşan

n.behram - suda yiten ayışığı


ben kekiği bu şarkıyla özdeşleştiriyorum. koku ve ses bu duygu eşiğinde birleşiyor.



fotoğraf için bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Kekik

d..f..

- gözlerimi kapatıp kokladım, haritası... tarçın gibi çil çil görünmez sihir -

.

2 yorum: