19 Nisan 2010 Pazartesi

çamurdan bilyeler


her insanın derinlerde bir yerinde çocukluk oyuncaklarını sakladığı bir odası vardır. plastiklerin, kağıtların, camların henüz girmediği kırsal alanlarda oyuncaklar çocukların el becerileri ve hayal gücüyle şekillenirdi. oyuncakların ham maddesi ise doğanın kendisiydi. örneğin tabanca, araba, bilye, bebek gibi oyuncaklar çocuklara bir yerlerden alınmazdı, yoktu çünkü. bisiklet mesela, sadece siyah beyaz televizyonda gördüğümüz bir şeydi. zaten bizim köyün şartları bisiklet kullanmak için de uygun değildi. sarı uzuun bir otobüs vardı, bizden daha derinlerde kalan köylere yolcu taşırdı. onun arkasında demir bir merdiven olurdu. ona takılıp giderdik bazen, annem içine girmememizi söylerdi çünkü içi kusmuk kokarmış hep. ama merdivenine takılmak bize yeterdi zaten bir iki kilometre, hırlayarak giden egzozu pis kokular çıkaran sarı bir canavara benzerdi. oyuncak araba yapardı abimler. ağacın gövdesinden kestikleri dairemsi parçalardan dört teker için günlerce yontup biçer sonrada onları üzerine iki kişinin bineceği bir arabaya dönüştürürlerdi. bayır aşağı patika yolda bu arabaya dört kişi biner son sürat giderdik. çıkardığı ses hala kulaklarımda ama bizim bağrışmalarımız o sesi bastırırdı. bisikletin yerine geçerdi bu araba. freni bayırın bittiği yerdi. tabanca da ağaçlardan yapılırdı. hatta yay ve ok yaptıklarını hatırlıyorum abimlerin. onlarla pek oynamazdım. çünkü yay boyum kadar olurdu. bebekler bez parçalarından, mısır koçanlarından olurdu zaten, kobel denirdi onlara.

ama en güzeli bilyelerdi. camdan bilye her çocukta bir iki tane olurdu en fazla. onlarda içindeki renk kuşağı, aldığı darbelerden görünmez halde ama oldukça değerli tutulurdu. bilye oynamak için ekstra üretim gerekirdi. balçık çamurdan bilyeler yuvarlardı abim. küçük bir ırmağın kenarında sarı bir çamurdan elleriyle parçalar koprarır onları bir çömlekçi gibi evirip çevirip bir kiremidin üzerine dizerdi. daha dokunulmazdı onlara kuruyuncaya kadar. ama benim sabırsızlığım her seferinde abimi kızdırır, parmak izlerimi bulduğu yamulmuş bilyeler yüzünden annemin yanına kadar kovalanırdım tarafından. kuruyanlardan çalardım ama asla o renkli cam bilyeler gibi olmazdı onlar. cam bilyeler bir dünya gibiydi. güneşe bakabilirsin onlarla, gözlerin yanmaz, göğe baktığında içlerinde eciş bücüş şekiller görür hayal kurarsın. bu minik kürenin içinde birileri yaşıyor sanki, hadi çıkın ortaya, o hava baloncuklarını kim bıraktı oraya? yeşil sarı, mavi, kırmızı... genelde üçlü olurdu renkleri. abimler bilye oynayıp kaybettiğinde üzerlerindeki giysilerin düğmelerini söküp vermek zorunda kalırdı. ablam hala anlatır, kırmızı hırkasının tüm düğmelerini amcamın oğluna kaptırdığı için annemden çok korkmuşmuş... bu bilyelerden hala incik boncuk sandığımda saklarım bir kaç tane. aslında bi kaç sene önce epey çoktular ama çocukların karşı koyamadığı bu minik renkli küreler verdikçe azaldı işte.

aşağıdaki link ise en sevdiğim çizgi film clamentine in jenerik müziği... sebebini bilmem ama her izlediğimde derin bir hüzne kapılırdım. kötülüğü bir ateşle, iyiliği ise havadan gelen bir baloncuğun içindeki güzel saçlı beyaz giysili kızla sembolleştiren bu film beni çok etkilerdi. clamentine çok masum ve korunmaya muhtaç bir kızdı ve ateş onun için fazla kötüydü gerçekten.

küçük bir yolculuğa çıktım yine bugün. şimdi dönme zamanı...

d..f..

http://www.youtube.com/watch?v=OERB_2dEQgs&feature=related



.

3 yorum:

  1. Abisi olan kızlar, bilyelere daha yakın olma şansına sahiplermiş, bak.
    Biz daha uzaktan bakardık, bilye oynamak oğlan çocuklarının "iş"i idi!
    :))

    YanıtlaSil
  2. evet, abisi olan kızlar olmayanlardan daha farklı yetişiyor gerçekten. biraz daha dayanıklı oluyorlar sanki :)ama ben abimleri bahane edemem, tuhaf bir çocuktum biraz da..

    YanıtlaSil
  3. clementine dedin:) cam kürede korunan, ateşten. korkardık ateşten. küçüktük belki. çocuk anıların misssler gibi toprak kokuyor senin. yemyeşil. sesin "yaşanmayan" çocukluğumu mu fısıldıyor kulaklarıma diyorum.. oyuncaklarımı, hatırlamıyorum. sadece bir bez bebek, bmx bisikletim vardı benim üstelik. imrendim.yalınlığa imrendim çünkü çok zengin geldi.

    YanıtlaSil