9 Ocak 2010 Cumartesi

su ve ateş





doğumumla başladı acının miladı.
öncesinde yoktu mutluluklar bile.
ateş ve su arasında oldu her şey.
kuyuyla kule arasında...

d..f..

-devam edecek...-

yüzün kelimelerden örülmüş.
şeffaf bir odasın
kapısı içine açılan.
seni görüyorum.
kilidin zemheri baskını
akkora yolculuk.

yüzün,
çekirdeği çalınmış
kırmızı üzüm.
seni görüyorum.
kanın çekilmiş yer tarafından.

elimi daldırdım yüzüne
elim kayboldu.
bana, dokunduğu son şeyi gönderdi
yaşadığı son şeyi.
"gözlerinin rüya susuşu"

yüzün beni özler gibi.
odam kapanıyor içine,
gece çulsuz bir ihtiyar...
yok rüyamın gireceği uyku,
beni özler gibi yüzünle
oturmuş zamanı bekliyoruz.

sana keskin aşk cümleleri kuramam.
anlamı az bunların.
buralarda aşk, yaşamla sevişir gibi,
ayrılık, akan suyun kayboluşu gibi, tükenerek...
sana özlediğim yüzünden ayetler okuduğumu söyleyemem.
anlamı bana bakir..
burada beklemek kutsal bir tapınmadır ölüme.
gelmeyen yazılıdır göğün diri kavline.
beklemek, aşktır su şehrinde.
ve mavi bir dalga geçer eski hasretlerin üzerinden
boşluğa beyaz köpükler bırakarak.

beklemek adak ister.
adaksızım, gelme ki;
aşk olsun mührüm.
gelme ki
bekleyeyim su şehrinin tüm gök kapılarını.

yüzün
bana açılmayan kapılarındır
"nasıl" çaldığımı sadece tanrının duyduğu.

d..f..

-öteki kapıdan usulca içeri sızanlardan..-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder