27 Haziran 2011 Pazartesi

anılar ve kovalamak

güzel bir haftasonu geçirdim. j. cortes'in dans gösterisine arkadaşımla gittik. biraz üşüdük ama keyifliydi. cortes'in sahneyi dolduran bir estetiği var fakat kareografisi yetersiz. daha iyisini yapabilir. ve sahneye çıktığı grup, flamenko tutkusuna cevap verebilecek yeterlilikte değil. -duyrulur :) -

misafirlerim vardı, ankara'dan ve eskişehir'den... güzel vakit geçirdik fakat gittiler. elbette gideceklerdi de... insan, hep beraber olsak ne hoş olurdu diyor. aynı şehirde yaşasak ve bu şehir istanbul olsa... tabii bu mümkün değil.

aklıma geldi gezerken... bir arkadaş yazmıştı, insan yaşarken haz almaz, yaşadığını sonradan hatırlarken haz alır. anılar biriktirmek yani... öyle mi dersiniz? düşündüm ve gerçek olduğuna karar verdim.

yeni doğduğumuzda bir anı birikimimiz yoktur. ama yeni doğduğumuz günleri de hatırlamayız zaten değil mi? büyüdükçe, zeka ve his olarak geliştikçe anıları da biriktirmeye başlarız. belki bu yüzden ilk gençlik yıllarımızda çılgın bir yaşam arzusu dolaşır kanımızda ve bir an önce çok anımız olsun diye delice şeyler yaparız. kaçamaklar, yasakları delmeler, coşkulu bir dönem...

ilk gençliğin insan kanına pompaladığı şey, o büyük arayış ve arzu... bir anı sağanağı oluşturmak içindir. anılar, insanın kendi öz tarihi, varlığının zamandaki izleri... onlara bakarak kendimizi severiz, kendimize güleriz, kendimize güveniriz ya da öfke duyup sevmeyiz...

bebeklik dönemini hatırlamamak, anısız bir yaşamın mümkün olmadığını gösteriyor. büyük boşluk, bir çeşit uçurum... hatırlamamak ise koruyucu bir kalkan...

şimdi geçirdiğimiz hoş haftasonunu beni hoşnut edecek anılarımın arasına bırak, yeni arayışlara gireceğim. yeni anılara...

bir kaç dizeydi, rüzgarın parmaklarıma sürtünürken bıraktığı ses:

koş!
ruhunu yaksın ateş adımların.
ölümün yalımlı kollarına koş!

bırak geride kalsın kovaladığın;
kovalamanın tadı var mı,
kovalananda?
yok!
koş!

ateşe açılmış kollarında cesaret
sonu arzulayan bir arayıştır,
sonu yok!

bulduğundan doğar
yeni arayış...
koş!

kovala,
seni çeken o değil;
içindeki mesafe...

d..f..

-kısacık hayattan-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder