18 Aralık 2009 Cuma

guggu kuşu

birkaç saat önce, tv de bir kanalda masonlarla ilgili bir program izliyoruz. bir tarihçi birkaç akademisyen... annem fındık kırıyor bir yanda. reklam arası giriyor o esnada ve ablam kanalı değiştiriyor. iki sevişken insan iştahla öpüşüyor çıkan ekranda. annem bir anda irkilip "masonlar mı öpüşüyo" diye şaşkınlık içinde soruyor... biz gülüşme halindeyiz.

akşam dayımızı ziyarete gittik, 75 yaşlarında belki daha fazla. çünkü son zamanlarda yaşı hep geriye doğru sayıyordu sanki. çünkü yaşam bu aile için çok tatlıdır. yaklaşık bir ay önce bize gelmiş, koyu bir sohbet dönmüştü. çocukluğundan girip siyasetten çıkmıştı. sonraki hafta çok sevdiği o sohbetli geceyi tekrarlamak için bize gelirlerken fenalaşıyor. ziyarete gittiğimizde hiç konuşmuyordu, sadece yatıyor ve bize bakıyor. ablam dayanamayıp ' dayı neden konuşmuyorsun, yoksa bize küstün mü?' deyince zar zor birkaç cümle kurdu. odadaki kasvetli hava biranda dağıldı. iyi olduğunu, iyileşip bize gelmesi gerektiğini söyledik. dinlenmesi için yanından ayrıldıklarında ben odada kaldım. bir süre baktım. yüzü çökmüş, iri göbeği ve göğüs kafesi oyuna koşan çocuklar gibi heyecan ve hızla inip kalkıyor... ama yan tarafa düşen ayağını toparlamaya takati yok. oarada, uyumadan yatıp gözlerini kapadığı odada neler düşünüyor kimbilir? ve zaman onun ruhunda hangi hızla akıyor, hangi telaşla? yorganı üzerine çekip alnını sıvazladım. incecik ter tabakası ve sıcak.... ne güzel bir insana dokunduğunda sıcağı hissetmen. üstelik endişe ve korku içindeysen biraz da. sıcak, sımsıcak...

annem trafik kazasında ölen bir gencin haberinde üzülüp yaşama duyurmaya çalışıyor. 'insan hangi yaşta olursa olsun, hep yaşamak istiyor' diyor. içimizdeki sonsuzluk cipi, bu duyguyu ruhumuzda salgılayan herhalde. ölmeyi isteyenlerimiz de içlerindeki o sonsuzluk hissinin sesinden kurtulmak isteyenler. çünkü çok zor bu hisle bu dünyadan gideceğini bilmek. ötesi bir muamma ve mahfuz.... nasıl bir alem, bu aleme nasıl uyum sağlayacağız düşüncesi... bu sonsuzluk duygusu ne garip birşey. beni tanrıya bağlayan ikinci önemli bağ.

derken annemin özlediği bir köy manzarasını anlatmasını hatırladık. bir kuş vardı diyor, 'guggu guggu' diye bağırırdı. gözleri kısık, incelmiş dudağını uzatarak gukku kuşunu düşünüp onun naif sesini çıkarıyor bizlere. ve ekliyor. ' guggu guşini kim önce duyarsa onun işleri rast giderdi'

d..f..
- guguk saati ha...-

1 yorum:

  1. içimi titretti bu yazın... Dayın nasıl oldu?...
    Anneanneciğimi hatırladım bir an...:(

    YanıtlaSil