9 Ekim 2011 Pazar

bir veda




cumartesi sabahı, saat 08:00 evden çıkmak üzereyken annemin geceden açık bıraktığı televizyona taklıyor gözlerim. bir cenaze var diyor, annesi vefat etmiş, bugün gömülecekmiş...


az ileride uyuyan annemin yanına yaklaşıyorum, elmacık yanağına bir öpücük konduruyorum, uyanıyor kuş uykusundan... onun uykusu çoğu zaman soğuk kış gecelerinde uzakta uğuldayan rüzgarın sesine benzer. bu yüzden ankara'dan gelen ağabeyim "bu gece onun ninnisinde uyuyacağım" demişti, rüzgarlı nefesini kastederek...


aynı gün, akşamüstü... cenaze merasimini izliyorum. kamera yaklaşıyor, imam cemaate soruyor;


- hakkınızı helal ediyor musunuz?


belli ki tüm varlığıyla büyük bir minnet duyarak ediyor evlat. titreyen dudaklarını toparlamaya çalışlıyor, bir çocuk gibi büzüşen dudaklarını... altmış yaşlarında olsa da, kendi evlatlarından torun görse de, bir devleti şaşalı bir siyasetle yönetse de... şimdi kordon bağını kendisinden son kez koparan annesinin tabutu başında, küçük bir çocuk gibi ağlıyor.


bu annenin gücüdür, hayatımızdaki yeri... onun varlığına duyduğumuz ihtiyaçla, bize insan olduğumuzu hatırlatır. her ne olursak, kim olursak, nerede olursak...


anneme dair çok sık yazı yazmışımdır. belki bir korkuyla yaşadığım içindir..


evde cenazeyi izlerken oğulun anne mezarına toprak atışına itiraz ediyor annem. oğullar gömmesin diyor anneyi, yani o kadar kırılgan ölümü düşünüşü bile...



d..f..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder