4 Şubat 2011 Cuma

söz



sözün yalnızlığına sarıldım.
“uyku”
beni bir düşle doyur;
üzerime kapatsın kanatlarını.
yüzleşeyim tenden sonra gelenle.
bıçkın adımların uçurumları
acıtmasın kuyumun karanlığını.
çok yanlış tanımışım
beni öldüren bu mutluluğu.
badem çiçekleri yandı.
şubat yanaklarında...
beni duy.

söz sarıldı yalnızlığıma
gecenin titreyen iskeleti,
narın ayaz kırmızısı
kışkırtıyor,
kışkırtıyor kış sükûnetimi.
bir rüyanın elleri değiyor dilime.
büyüyor ah,
büyüyor sabrımdaki ur.
bahara ne kalacak
zemherinin kemirdiklerinden?
kalkamıyor,
üzerinde bir âh göğüs kafesimin.
bir âh
yılgınlığı lekenin.
annem beni
bir âh doğurdu,
marttan eylüle uzayan…

lekenin mahpusluğu…

göremezsiniz tutsaklığımı
parmaklıklar
ellerimdir.

f..d..


Tüm sözleri bir çocuktan yazıyorum. Yaşamına yetecek kadar söz konmuş heybesine, günü gelip tükenince, yaşamı da anlamsızlaşacak. Gitmek için, ne güzel sebep;” sözüm kalmadı”. Kimse yok dünyada konuşacak. Şairler hep susuyor; diğerleri ise sözü hor kullanıyor, sözün canını yakıyor. Ben her ikisindenim. İkiyüzlü* bir okurum. –*c.b.-
***

mixoac köyümdü benim. üç hecesi gecenin,
bir güneşten yüz üzerinde, yarım maskesi gölgenin.
toz bulutları geldi ve yedi onu.
kaçtım ve yürüdüm dünyanın içinden.
sözlerim evimdi benim, hava türbem.

taşa yazılmayacak yazıt / octavio paz

***


Bir şey uzatıyorum ona, ellerini yumup gövdesine doğru çekiyor. Almak istiyor, çok istiyor hatta ama almıyor. Zorla sıkıştırıyorum bir yerine. Gözlerime bakmıyor. Bu çocuk gururu, üzerimizden bir türlü atamadığımız, büyüdükçe saflığını kaybedip çirkinleştirdiğimiz gururumuz…

Nereden esti bilmiyorum, dünyanın derdi başından aşkın. Topluma bir’den bakmak istiyorum. İnsan kalbinin sınırlarını, ruhunun açlığını, arayışını, kafa karışıklığını, bulduklarında yaşadığı doyumsuzluğu, doyumsuzluğun verdiği hırçınlığı…

Bir şey var, henüz söz değmemiş. Saklıyor kendini insandan. Onun için ölüyoruz.

Eğer iyilik olmasaydı, insanlar yaşamları boyunca mutsuz olurdu. İyilik yapmayanlar ise, kendilerine mutluluk veremeyecek kadar cimriler.

Bunlar, yol düşünceleri. Ellerin, yüzlerin, yorgunlukların sesleri… Gözlerimin mıknatıs gibi çekip düşüncelerime biriktirdikleri… Yazamıyorum eskisi gibi, en azından buraya. Öyle işte…

Sevgili günlük, bugün bir armut yedim, “kumluydu”

d..f..

resim: w. kandinsky / moskovalı kız
(dünyanın karmaşasında çocukluğunu unutmayanlar için...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder