23 Nisan 2011 Cumartesi

sıradan yaşamlar

Dinle: Minoo Javan - Doghtar Boyerahmad

daha iyisini istiyorsan, elindekini kaybetmeyi göze almalısın. biliyorum, aforizmalardan çok sıkıldık. şurada, sanal ortamda, sözlerimizle varoldukça, aforizmalarla iletişim kuracağız. söyleyecek çok yeni sözümüz yok, evet yok! dünyanın bir tane anlamı var, onu bir nar tanesi gibi çoğaltıyoruz kendi kanımızdan. o anlam için, her şey... tüm yeni sözler onu anlatmak için, bir merdiveni çıkar gibi zamanda...

ben bir şey yaptım, hiç yapmadığım bir şey. bir kapıyı vurup çıktım, ardıma bakmadım. önüme baktım ama çok da önemsemedim önümdekileri, o an çıkmak vardı sadece, kaybetmeyi istemek...
***
yaşamımı dolduran, anlamladıran tüm şeyler, toplu taşımaların koridorlarında unutulup gidiyor. bir pencereden dışarı bakarken on beş dakika, bir hikaye yazıyorum kafamda. öyle şaşalı değil ha, yaşam kadar sıradan, bizden, insandan... sonra kapı açılıyor ve inip gidiyorum, o hikayeler orada sahipleriyle devam ediyor yolculuğuna...

metronun penceresinden, tünelden sıçrayarak yüzüme vuran ışıkları sayıyorum. bir an aklıma izlediğim film geliyor, neydi ismi hatırlamıyorum. vatman bir baba ve bir gence aşık kızı ile iki kişilik sıradan küçük bir hayat... tren raylar üzerinde ilerlerken bu ışıkları gösteriyordu, aynı benim dünyamdakiler gibi. bu bana orhan veli'yi hatırlattı. orhan veli şiiri, dönemin akademik çevrelerince, şiir olarak kabul edilmiyordu. uçarıydı, saçmaydı, günlük dille yazılıyordu. o dönem ahmet hamdi okulda asistan ve hocaları veli'nin şiirlerini şert bir dille eleştiriyor, dolaysıyla kendisi de orhan veli şiirlerini, şiir olarak kabul etmiyor. ahmet hamdi bir gün bir yolun karşısından gelen bir adam görüyor; elinde yemek kabı, yorgun kıyafetleri ve bıkkın yürüyüşü ile orhan veli'nin şiirlerinde anlattığı memura benziyor, hatta tıpkı o! bu iki görüntü üst üste oturunca, ahmet hamdi, orhan veli'nin gerçek bir şair olduğuna karar veriyor. çünkü gerçeği, hayatı resmediyor şair.

metroda yolculuk ederken, yolcuları didikliyorum. ellerine, ayakabılarına, yakalarına ve yüzlerine bakıyorum. ne iş yaptığını anlamaya çalışıyorum. sonra hayatlarını düşünüyorum, aklından geçenleri tahmin etmeye çalışıyorum. bunları yaparken, onların dışında hatta tepeden bakan bir yerde görüyorum kendimi. yüzüme çarpan ışıklar sayesinde kavrıyorum bu gerçeği. tepeden bakışa bu kadar öfke duymama, karşı çıkmama rağmen ben de yapıyorum bunu, kendimi yakaladım, evet! oysa, onlarla yıllarca aynı metroyu kullanarak; onlardan bir farkım olmadığını biliyorum. benim de dünyam küçücük. her sabah aynı saatte işe gidiyor, akşam geç saatlerde eve dönüyorum. neredeyse her gün salata yiyorum. her sabah bir kahve içiyorum. her cuma aynı gazete ekini okuyorum. alışkanlıkların ele geçirdiği, tespih sallamak, sigara içmek gibi... onların en sağlam parçasıyım.

... sanatın ne olduğunu keşfediyorum. izlediğim filmin beni taşıdığı yer, kendimim. bu film orhan veli şiiri gibi bana hayatı gösteriyor, aynayı yüzüme tutuyor ve gözaltımdai şişlikleri gösteriyor. bu benim! küçük insanlara küçük, basit hikayeler uydurarak, kendini yükseğe koyan ahmak yolcu.

biliyorum, hepimizin içinde bu ahmaktan bir tane var ama farketmiyoruz onu.
***

şükrü erbaş, yastık altı şairim oldu son günlerde. onun dışında evrim alataş'ın romanını okumaktayım. köy enstantaneleriyle beni çocukluğuma götüren haşarı ama yalın bir dil... köyün ve köylülüğün ayrıntıları çok güzel. deniz'e yazılmış bir ağıt gibi. henüz ortaladım, içinden ilginç ve de güzel cümleler sakladım.

bunun dışında pınar selek istanbul'a gelmiş, ne güzel... siyaset yazmak istemiyorum artık. o kadar içine girdim, o kadar çok yüzünü gördüm ki siyassetin ve siyasilerin, tiksiniyorum.
****

bir mektup var aklımda. onlarca kez düşünüp yazmadığım. neden üzülüyorum hala, neden azalmıyor? kaçtıkça ayaklarıma sarıla sarmaşık gibi, baktıkça batan dallar...

bir kuş olsaydım eğer
zamansız olurdu gökler,
isimler
ve
kaçardım suçluluğumdan.

d..f..

***

suç bendim ceza kalbi
çok eski bir kapı
bir daha kapandı...

ş. erbaş - alınlık şiirinden...
***
ey alışkanlığın dayanılmaz gücü
nasıl yaşardık sen olmasaydın..

ş. erbaş - mumdan zamanlar

-yazıların kusurunu bağışlayın, tekrar okumuyorum.-

resim; kandınsky

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder