17 Eylül 2010 Cuma

(.)




garip değil mi, ne garip?
***

ülke olarak bir karmaşanın içinden bölünmüş bir bütün olarak çıkarıldık. şimdi bizi bir yola çıkaranlar; bu yolun sonundaki "eşit özgürlükler meydanına" taşıyabilmenin sorumluluğunu sahiplendiklerinin farkındalar umarım! güzellikler diliyorum insanımıza... o kirli sözlerine dokunmaktan kaçınarak bir literatürün.
***

bayramı geçirdik. yaz'ı geçirdik. eylüldeyiz, varlığına minnet duyduğum ay. şimdi gövdelerin nasıl yalnızlaşacağını ve yalnızlığından nasıl bir ölüm uykusu büyüteceğini seyredeceğiz. her yıl, hiç bıkmadan, aynı hüzünle... bir doğuma birikmenin başlangıcını... her şey bir kum saati inceliğinde.

bazı şeyleri garipsiyorum. ilk olmasalar bile, her yaşadığımda garipsemekten bıkmıyorum. ayvanın ve narın sarı ve kırmızıda bize anlattığı o kalabalık hikayeleri her güz dinlemekten garip bir mutluluk duyuyorum.
***

bekleme odasını evimden kaldırdım. odama başka bir model verdim. kalemlerim yanımda, başucumda değil artık. kitaplarım derli toplu. eşyalarla aramızdaki inatlaşma ruhumun yılmışlığından, onlar bunu bilmiyor. her akşam küçük bir topla tokatladığım odamın en sevdiğim duvarını kışa ısıtıyorum. beklenti içindeler; kağıtlarım, yarım bıraktığım kelimelerim... meraklı meraklı gözümün içine bakıyorlar ve bu beni çok rahatsız ediyor. çırılçıplak bir odada kalmaya zorluyorlar beni. perde ve ben, dışarıyla aramda bir çekimlik eylem: duvara dönüştüren.
***

rüya görmek istemiyorum artık! çık git içimden! ruhumu sağan şiirler yazmaktan yorgun düştüm. kurduğum her cümle yanan bir şehir gibi. dokunduğun tüm eşyalarımı terket! kendimi bir hikayeye doldurup yakmak istiyorum. hepsi bu.

d..f..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder