2 Aralık 2014 Salı

bir zamanlar


yine bir gün çocuktum.
çocukluğun dünyasında tasasız, acısızdım. köydeydim, her şeyim vardı.

köy yerinde... sınırsız koşabileceğim topraklar, masmavi gök, şırıl şırıl sular, rengarenk çiçekler, sonsuz hayal gücümle doğayı bir oyuncak alemine dönüştürebilecek... her şeyim vardı.

parmaklarımın arasından esen rüzgarı kavradım. varlığımı saran havayı, kokuları, sesleri ve renkleri kavradım. ben burada, bir çocuktum ve her şey benimdi, ben her şeyindim.

acıtmadık birbirimizi her şeyle. parmağımdan akan kırmızı, gül'dü. düştüğüm ağaç, beni özlediğin için kapris yapmış, omuz silkmişti. annemden gizli çalıp kediye yedirdiğim peynir, zaten benim payıma düşendi, hakkımdan feragat etmiştim hepsi bu. benim sofram topraktı, bu sebepleydi okul dönüşü elime aldığım ekmeği tarlaya giderek taze soğanla yemem... yavru balıklara olan düşkünlüğüm, onlarla yaşıt olmamdandı.

nasıl iyi arkadaştık her şeyle; en çok da maviyle ama. çünkü yeşil elimin altındaydı ama mavi hep karşı tepenin üzerindeydi. işte oradaki o tepeye tırmanıp, o tepenin de en ucundaki ağaca çıkarak maviye uzanıp dokunma hevesi, gece penceremden bakarken kurduğum bir hayaldi.

çocuktum, her şeyim vardı,
çocuktum, her şeyi biliyordum.

d..f..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder