yaşam ne aldatıcı…
sabah ilk uyandığımda, gözlerimi açtığımda gördüğüm tavan manzarası. pencereden odayı işgal eden ışıklar… ne düşürüm ilk? uyanmış olmanın bilincine varmak. uyandığın hayat, sığınacağın şey midir?
sabah ilk uyandığımda, gözlerimi açtığımda gördüğüm tavan manzarası. pencereden odayı işgal eden ışıklar… ne düşürüm ilk? uyanmış olmanın bilincine varmak. uyandığın hayat, sığınacağın şey midir?
“sığınak” büyülü bir kelimedir. sığınmak. çünkü tüm
varlıklar sığıntıdır. eşyalar, canlılar, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve
doğayı tamamlayan her parça, bir sığınma ihtiyacıyla vardır.
uyanıyorum ve sığınacak bir şey arıyorum.
akşamların ve geceye varan saatlerin ruhumuzda uyandırdığı
sığınma ihtiyacı. bir ev, bir koltuk, bir kucak, bir koyun, bir örtü, bir ses,
bir koku bir bir bir…
gece başımı yastığa koyduğumda, hayatımın içine varolanları
yokluyorum. yatağında uyuklayan annem, sarındığım örtüm, yastığım, odam,
annemin nefesinin sesi ve tavan…
bir bahçede oturuyorum. gülümseyen insanlar, sığınma
ihtiyacımı hafifletiyor. neşeli sesler, özgüvenimi okşuyor. varlığımla
buradayım, herkesten biriyim. bakıyorum gözlerine, sözlerini dinliyorum,
etlerine bakıyorum; altındaki kuru kemikleri görüyorum. geleceği görüyorum,
kemikleşen zamanı.
bir insana sığınmak, en büyük yalnızlıktır.
ben, bir yere sığmayan ruhumun, sonsuzluk gibi bir yere
koştuğunu ve onu arzuladığını biliyorum. ne zaman onu düşüncelerimin koynuna
bıraksam, hep sonsuzluk gibi kapsayıcı ve var eden bir şeyi sayıkladığını
duyuyorum. ruhum benim, içinden konuşmayı ve benimle küs kalmayı ne çok
seviyor. bir sır gibi saklıyor içini benden.
ruhum, sonsuzluğa sığınmak istiyor.
ruh, bilmediğini, tanımadığını özler ve ister. onun sesini
duymak, dinlemek, bir anahtar aramak kabarmışlığında, karmaşasında bir sükunet
vadisi sakladığını görmek. o çok sevdiği huzursuzluğa nasıl sarıldığını ve
huzurdan nasıl da korktuğunu bilmek. çünkü istemiyor. buradaki huzurun aldatıcı
ve içkin olmadığını biliyor. bedenime saldığı duygu, o korkunç ürperti… “alışma
huzursuzluğa” ve “sevme huzuru” diye yalvarıyor.
bilmek ne büyük acı. gözlerinizden ötesine geçememek.
bir balık gibi takılmak yerkürenin ağına. kelimeleri ezerek, yeni nehirler
akıtmak…
alışma huzursuzluğa, sevme huzurunu. çünkü aldatıyor bizi
hayat.
-döndüm sana-
d..f..
d..f..
resim; mehmet akif orçan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder