16 Ekim 2012 Salı

bir hastanın güncesi


teslimiyet ve teslim olmak, konuşmak ve söylemek, eylem ve niyet... düşüncelerim yer yer kopuyor birbirinden, gerilen bir ipin kopması gibi bu. tüm zihinsel gücümü toparlayıp, uçları yeniden birleştiriyorum ama cevap vermek için yine de yetersizim, çok yetersiz.

aklıma takılıyor; cezalandırmada eylem ve niyete göre ne kadar adil olunabileceği... henüz düşüncedeyim, açılmamış kitapların yön verecek rüzgarına ihtiyacım var.
***

akşam eve geldiğimde bitki çaylarına sarıldım. bir çeşit kış çayım var, içinde; ada çayı, ıhlamur, kekik, papatya çayı, nar çiçeği yumrusu, tarçın kabuğu, zencefil, yayla çayı, limon kabuğu, aslan pençesi, kuşburnu ve ismini hatırlayamadığım sarı odunumsu bir bitki daha. ılık suya koyup, kısık ateşte beş dakika kaynayıncaya kadar demleniyor ve bir kaşık anzer balı karıştırılarak içiliyor. bir fincandan fazla içmemek gerek bence çünkü fazlası zararlı olabilir.

çayımı ve sütümü içip yatıyorum. nefes alırken boğazımı yırtan şey sayesinde uyku-uyanıklık arası uzuun bir gece geçiriyorum. gün ağarırken ılık suya bal karıştırıp içiyorum. nefes almak mümkün değil. üstelik korkunç bir baş ağrısı... bütün sesler, anlamsız bir uğultuya dönüşüp kafamın içinde büyüyor. evdeki bütün yatakları dolaşıyorum, her birini beşer dakikalık kabuslarla terkediyorum.

çaresiz, bir aferin plus alıp yatağa düşüyorum. bir ölü gibi tam 12 saat deliksiz uyuyorum. kabuslar aynı canlılıkta! sürekli gülen, parlak ama anlamsız bir yüz. elimle ittikçe, parmaklarımın arasından fırlayıp, sırıtmaya devam ediyor, ne lüzucet bir yüzdür diyorum... alnımda soğuk bir şey beliriyor, uyanır gibi oluyorum. "kızım, iyi misin?" diyor annem. "korkuyorum" diyorum. annem "çok mu hastasın, niye korkuyorsun?" diyor. "anne kapıyı kilitle. ocağın altını kapatmayı unutma!" diyorum. tamam diyor, buz gibi elleriyle saçımı okşayarak. sabahleyin hatırlayınca, neden korktuğumu hatırlayamıyorum.

çok sık hastalanan biri değilim, hastalanınca da hafif bir bilinç kaybı yaşıyorum ilk günlerde. doğrusu bu haller de sonradan çok ilginç geliyor. insan hastayken çocuklaşıyor. evini, eşyalarını yadırgıyor. hoşlanmadığı insanlar, yiyecekler, giyecekler ve hatta mekanlar kabus olup kısa uykularını çekilmez hale getiriyor. hastalık, bir yönüyle dünyadan tek ayağını çekmek gibi. her şey gövdene yüklenmiş sanki, hayata dair her şey! ne aile, ne arkadaşlar, ne yiyecekler, ne giyecekler, ne iş ne de başka bir şey! kemiklerinin üzerine abanan hayat, sana sıkı bir ders veriyor, ölüme dair. kendine geldiğinde, hayata bakış açın bir derece daha genişlemiş oluyor. tabi bu arada ballı sütten, ıhlamur kokusundan ve o çok sevdiğin karnabahardan bir süre uzak kalıyorsun.

gün içinde, yatağında hasta yatarken, ne okuduğunu anlarsın ne de dinlediğini duyarsın. akıl, kendi düşünce rotasını çizer ve o rota biraz marazidir. gözlerinin zahmetsizce denk geldiği yer, tavandır. bakışlarınla defalarca çizdiğin işaretler vardır orada. o işaretler seni zamanda bir yolculuğa çıkarır.

çocukluğumda, gri soba boyasıyla boyanmış ahşap tavanda, ağacın dairelerinden oluşan bir şekil vardır. bu şekil, sırtı dönük tek ayaklı bir adamdır. giderken dönüp kötü bir bakış atarken oraya, tavana yapışıp kalmıştır sanki. annemin yatsı namazını kılmasını beklediğim süre içerisinde, tavandaki bu adamla uzun uzun bakışır, bir sabah uyandığımda oradan defolup gitmiş olmasını umardım. ama nafile! o hiç gitmedi, ben gittim. ve geldiğim yere, onun tavanda açtığı yarayı da taşıdım. hastalandıkça çocuklaşan bilincim, tavana sakladığı o kapıyı açtı ve oradan dehlizlere indi. sevmediği, tiksindiği, bakmaya cesaret edemediği insan yüzlerini, duyduğu acı sözleri, duymaktan korktuğu acı sözleri, kaybettiklerini, beklediklerini hep o kapının ardına sakladı. ve o kapının anahtarı, benim zayıf bakışlarımdır. zayıf ve acı dolu bakışlarım..

d..f..

resim:  miguel barcelo - faena de muleta

3 yorum:

  1. Gecmis olsun fatma bende bayrami hasta gecirdim insallah iyi olursun bir insanin senede 2 defa hastalanması iyiymiş güya en fazla tabi :) iyi bak kendine

    YanıtlaSil
  2. Sağolasın arkadaşım.
    Bunlar, gündelik hastalıklar.
    Allah beterinden korusun.

    YanıtlaSil