21 Ağustos 2011 Pazar

"insanlık tarihinin" saldırganlığı


"son günlerde" dünyanın dört tarafından şiddet ve katliam olayları duyuyoruz. esasen "son günlerde" değil; hayatımızın her safhasında dünyanın farklı yerlerinden bu haberleri duyoruz, değil mi? bazıları üst üste geliyor, bazıları ülkemiz sınırlarında olduğundan çok daha yakından duyumsuyoruz. bir kesim şiddeti körükleyici, bir kesim de şiddeti sükunetle karşılıyan ve rakamlarla, tarihlerle, bir hikayede yaşıyormuşuz gibi tepkiler veriyor.

iletişim mecraları dökülen kanı her gün ekrana, sayfalara ve sözlere taşıyor. her gün bu gerçeklerin varlığına maruz kalıyoruz. fakat biz şehirlerde, kasablarda, sakin küçük dünyasında yaşayanlar, sanıyorum ki bu iletişim mecralarının bize taşıdıklarını, gerçeklik algımızla kavrayamıyoruz. zaten haberler de iki boyutlu ve sığlığının yanı sıra, gerçekliği sıyrılarak bizlere sunuluyor.

her haber, bir grubun ya da düzenindir. o grup ya da sistemin haberi, grubun bakış açısıyla nötralize edilir ya da şişirilerek patlamaya hazır bir bomba niteliğine dönüştürülür. bazen o haberin gerçeği ve içeriği yok edilir. bazen de habere başka bir gerçeklik sıfatı giydirilir. habere tabi olan topluluk "genellikle" içeriği ve gerçekliği sorgulamaz.

yorumlayıcılar (aydınlar), "insanlık tarihiyle" başlar konuşmaya. oysa insanlık tarihi saldırgan ve şiddet dolu bir tarihtir. normalleştirmek için kullanılmaya son derece müsait bir doküman ve angajmandır. yorumlayıcılar aynı zamanda haberi veren iletişim gruplarına ve sistemine tabidir. gerçekliğin sorgulamasını yapar gibi görünüp yön algısıyla yanıltmaya yönelik oyun oynarlar. birden fazla gerçeğin varlığını işaret ederek, kendilerine en yakını üzerine işaret fişeği bırakırlar.

"simüle" bugün, haber olgusunun kendisidir. gerçek olmayanı, gerçekmiş gibi yansıtır. aynı haberi farklı haber kanallarından dinleyerek bunu kolaylıkla test edebiliriz. simülasyon kavramının içeriğini ise bugün yorumlayıcılar doldurmaktadır. yani, teknolojik imkanlar ve pc programları aracılığıyla bir şeyin yeniden üretmek olan simülasyon, bugün haber yorumcularının/analizcilerin yenilenmesine "aracı" olduğu unsurlardır. gerçeklik algısında derin yanılgılara yol açan yorumlayıcılar, aydınlatmaya değil, bilakis karartmaya yönelik çaba sarfederler.

"insanlık tarihi boyunca" yeryüzünden geçmiş yüzlerce bilgin ve aydına rağmen; neden hala yeryüzü katliamalara tanık oluyor dersiniz? bu soruyu k. popper'ın cümleleriyle ifade edeyim müsadenizle:

"bu akla hayale gelmeyen olayları önlemek için ne yapabiliriz peki? bunun önüne geçebilir miyiz?

yanıtım, evettir. bir şeyler yapabileceğimize inanıyorum. "biz" demekle aydınları yani düşüncelerle uğraşan insanları kastediyorum. okuyan yazan insanları... peki, neden biz aydınların yardım edebileceğini düşünüyorum?

çünkü, asırlar boyu insanlığa en fazla zarar verenler, biz aydınlar olduk. bir düşünce, öğreti, kuram adına toplu cinayetler bizlerin eseri, bizlerin buluşu olmuştur." diyor popper.
(daha iyi bir dünya arayışı - 204. sayfa )

bu cümleler samimi bir itiraf aslında. her ne kadar umut verici olsa da, insanlık tarihinin saldırgan varlığı bizlere umut vermek için fazla cimri görünüyor, değil mi?

bizler, iletişim mecralarının gerçekliğinin hayatımıza sonradan girdiği bir kuşağız. bizlerden sonra gelecek kuşaklar, gerçekliği bu mecraların yoğun varlığıyla öğrenecek. savaşları iki boyutlu görecek, kanın, tozun kokunun olmadığı, ölümlerin her gün ekranlardan sarktığı, duyarsızlaşmayı tetikleyen bir dünya olacak. uzaktan öldüren teknolojiler ve uzaktan aranan gerçekliğin, bilginin büyük bir saldırı ve işgal altında olduğu dünyanın vicdanı sakat kalacak. içinde gerçekliğin tüm boyutlarını barındırmayan haberler, empati için yetersizdir. empatinin olmadığı yerde vicdan yine sakattır.

dolaysıyla "insanlık tarihinin" geleceği geçmişinden daha karanlık ve daha şiddet dolu olacak. çocuklarının oyunları bile savaş, kan ve kumar üzerine dönen bu sanal dünyadan daha fazlasını beklemek biraz da ahmaklık olur sanırım.

dünyanın bu kaotik gidişatı ancak ve ancak kitlelerin bu özel haber gruplarına ve sistemlerine karşı toplu bir tepki ve reddetme kampanyasıyla denetlenebilir. bu da sonraki kuşakların geliştirebileceği bir "itiraz" olabilir sancak. bugün kitlesel itiraz çok yeniyiz ve bu araçlara çok açız. iktidarların varlığı da denetim değil, kendileştirme çalışmalarından başka bir işe yaramaz.

gerçek yani hakikat dünyanın ve varlığın özüdür. onu arınmış bir varlıkla aramalıyız. arınmış ve vicdanlı varlığımızla...

son olarak: "bizlerin şanssızlığı, zekamızın etik bilincimizden dah hızlı gelişmesidir. işte bu üstün zekamız sayesinde atom bombalarını, hidrojen bombalarını yapabilmişiz. fakat her şeyi yok eden savaştan bizleri koruyabilecek bir dünya devleti kurabilmek için yeterli etik olgunluğa ulaşamamışız." k. popper

d..f..

resim: havva marta

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder