26 Aralık 2010 Pazar

içini kaybedenler


bu gözlerin başka bir sahibi var. kendim için bakmıyorum. içimde, görmek ve duymak isteyen büyük bir açlık var. tüm manzaraları hafızasında saklayıp, biri ya da birileri için biriktirme görevi verilmiş sanki.

bakıyorum...
duyuyorum...

her ses bir başka hayata ait.

- ben kimseyi çok sevemem. böyle biriyim ben.
- anne, bir kitapçıdayım ve kimse yok, iyiyim, merak etme!
- ona söyleyeceğim ama zamanı var.
- ışıklandırma çok iyi olmuş değil mi, zarif...
- hoş geldiniz, nasılsınız?
- yavrum!
- bu gece taksime gidelim mi, on bir gibi...
- şuranın haline bak, yürünmüyor!

köprünün üzerinden sarkıtılan olta ipini, aşağıdan geçen bir çocuğun -turist- çekip kaçması... dillerini bilmiyorum ama babanın "nouuw" diye feryadı...

"sanat komplosu"nu arıyorum. yok. arka sokakların birinden yorgun bir rüzgar esiyor terli sırtıma... nereye koşuyorum? adımlarım benim değil, kalabalığın. geç kaldığım bir sergi için hayıflanarak.* oysa bu akşam benim değilim.

bir şey bakılacak gibi değil. binlerce şey var. binlercesi içinden seçmek ve duymak gerek. saniyeler içinde binlerce otomatik tercih! toplu halde yaşamak ile sürü halinde yaşamak arasında tek fark kalmamış. farkı arayanlar ise kayboluyor, çaresiz.

belki onlarca kırık ve yarım cümleyi duymadan yürüyebilseydim. burası benim aşık olduğum sürüler şehri, insana güdülmeyi öğreten, sürekli tüketip kendini öldürmeye çalışan bir intiharcı gibi...

-Basra için bir kaç slogan gerek!-

ne şehirler, ne kelimeler ne de insanlar... içimizi kaybettik. bir kuyumuz bile yok. derinliğimizi yitirdik. sığ sularda hiçbir şeyiz. sanıldığı gibi hafifleten bir şey değil bu. ömrümüz tanımlanamayan bu kayıplığı taşımakla geçecek.
***

zaaflarım seninle sınırlı değil.

d..f..


*Pera Palas'ta Frida ve Diego sergisi var. Mart 2011'e kadar...

-resim; Mübin Orhon -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder