22 Mart 2011 Salı

Bahar ve Ritim


ben iyi bir müzik dinleyicisiyim. güzel olan her türlü müziği severek dinlerim. ama bazı müzikler özeldir benim için. bunların başında flamenko gelir. flamenko denilice de iki isim vardır benim için; tony gatlif ve paco de lucia... ama tabi, flamenko arap müziğinden, caza pekçok müzikle çok güzel anlaşabilen nadir müzik türlerinden biri. hepsinden önemlisi, flamenko ritmi en güzel veren müziktir.

bu sebeple flamenko dinlemek için jesse cook'tan, camaron'a, jorge pardo'dan, paco pena'ya, esperanza fernandez'e pekçok sevdiğim müzisyen var. flamenko hem dans, hem söz hem de müziktir.

klasik gitarı çok sevmem ama flamenko, ritim verdiği her enstrümana can veriyor.

esperenza'nın ve tony'nin film albümlerinde müthiş sözlü yorumlar vardır mesela; anlatmak çok güç ama tüm bedenime işliyor o sesler. çok güçlü, çok işgalci...

bahar mevsiminde flamenko dinlemeyi çok seviyorum... ben her mevsim, her ay başka bir müzik dinlerim. mesela nisan geliyor, nisan şarkılarım vardır, o ay dinlenir. bir şarkıyı ilk duyduğumda, bu şu ayın şarkısı diye ayırırım köşeye.

müzik müthiş bir şey; enstrümanlar özellikle. yabancı dilim yok mesela, ama çok fazla yabancı müzik dinliyorum. bunun bir de avantajlı yanı var. bazen sözler müziği daraltabiliyor. sesin götürdüğü derinliği, sözler kısırlaştırabiliyor. ama sözü bilmediğin zaman kendin veriyorsun anlamı. mesela benim flamenko şarkılarım için sözlerim vardır, her biri için, ayrı ayrı birikmiş kelimelerim vardır.

mesela arjantin tangosu dinlerken de özellikle D'arianzo'da koşarım içimden. sürekli tepeli bir yolda, hatta şu küçük prensin dünyası gibi bir küçük gezegende koştuğumu hissederim. yüzümde rüzgarı hissederim. D'arianzo da nisancılarımdandır. güldürür beni, mutlu eder, "hıh" dedirtir içimden, burun kıvırtır, koşarken... tangoyu da çok severim ama arjantin tangosunu.

ama en çok baharda, uzun yürüyüşlerde, çiçeklerin yeni açtığı, dünyanın iç seslerimle uyandığı... adım adım günaydınlarımı sunduğum günlerde, ritimle karşılarım yeniliği. seslerin, insanların ruhunda esen fırtınalarla karşılarım... dünyanın öteki ucundan, buraya sesten bir köprü kurarım... ve kimse duymaz benden başka. yürürken içimden düşündüğüm absürd şeylerin dudağıma düşürdüğü tebessümü gizleyerek, yürür giderim.

şimdi bunca sözden sonra, bir flamenko dinletmeden olmaz, ayıp bana :)

buradan buyurun: dave holland - pepe\03. Camarón (taranta)
D'arienzo'da borcum olsun, nisan ayına...

nisanı iple çekiyorum.
-her şeye rağmen-

d..f..

2 yorum:

  1. Dinliyorum şu an:)
    Borcunu unutma ama nisana ne kaldı şurada:)

    YanıtlaSil
  2. aahh! ne kadar hızlısın öyle :)
    tamam söz, unutmam.

    YanıtlaSil